İvaz, iki tarafa borç yükleyen akidlerde karşılıklı bedellerden her biri.
Sözlükte “karşılık, bedel” mânasına gelen ivaz ve türevleri Kur’an’da geçmemekle birlikte hadislerde sözlük anlamında zikredilir.
İvaz, borçlar hukukunda iki taraflı borç doğuran bir akdî ilişki söz konusu olduğunda taraflardan birinin diğerine ödemesi gereken karşılığın adıdır. İvaz ile akdin konusu (ma‘kūdun aleyh) arasında da fark vardır. Tek tarafa borç yükleyen akidlerde akdin konusu tek bir edimi, iki tarafa borç yükleyen akidlerde ise (muâvazât-ı mâliyye) her iki edimi karşılar. Bu ikinci grup akidlerde akdin konusu iki edim olduğu ve bunlar da birbirine karşılık teşkil ettiği için her biri diğerine nisbetle ivaz olarak adlandırılmıştır. Buna göre ivaz “alacağa tekabül eden borç” demektir. Taraflardan biri, diğerinden elde edeceği alacak karşılığında bir edimle yükümlü olmayacaksa yapılan bu akid ivazlı değil bir teberru akdi olacaktır. Şu halde akidlerin muâvazât-teberruât şeklindeki ikili ayırımı ivazın varlığı esas alınarak yapılmaktadır. Bunun için de yapılan hukukî işlemin ivazlı olup olmaması akdin tipini belirler. Meselâ bir şeyin mülkiyeti birine ivazsız geçirilirse hibe, ivazlı yapılırsa bey‘ söz konusudur. Bir şeyden yararlandırma ivazsız olursa âriyet, ivazlı olursa kira adını alır.
İvaz akdin kuruluşu aşamasıyla ilgili bir kavramdır; akid kurulduktan sonraki durumla ilgili değildir. Öte yandan ivaz karşılıklı borç doğuran akidlerde bir üst kavramdır. Bu tür akidlerden her birinde yer alan karşılıklı edimler için kullanılan özel terimler ivazın birer alt türünü oluşturur. Bey‘ akdindeki mebî‘ ve semen, selem akdindeki re’sülmâl ve müslemün fîh, icâre akdindeki menfaat ve ücret gibi terimler ivazın özel türleridir.
Kaynak: İslam Ansiklopedisi