Marmara Üniversitesi’nde İslam İktisadı, Alanında Uzman Kişiler Tarafından Konuşuldu!
Marmara Üniversitesi’nde faaliyet göstermekte olan Düşünce ve Hikmet Kulübü, 2016-Bahar döneminin son programını İşletme Fakültesi’nde gerçekleştirdi. Alanında uzman kişilerin konuşmacı olarak katılmasıyla gerçekleşen program, dinleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. “Katılım Ekonomisi Perspektifinden Katılım Bankacılığı” adı ile 13 Mayıs Cuma 10.00’da başlayan programa 12.45’te birinci oturumun sona ermesi ve Cuma namazı sebebi ile ara verildi 14.00’da İkinci oturum için bir araya gelindi ve ardından program 16.15’te sona erdi.
Programın sunumunu Büşra Murat yaptı. Sözlerinde İşletme Fakültesi’ndeki farklı düşünce ve yaşam şekillerine yönelik kısıtlamalara değinen Büşra Murat, bu bağlamda programın yapılmasına yardımcı olmak bir yana çeşitli zorluklar çıkaran İşletme Fakültesi yönetimini kınadı ve programı gerçekleştirmede yardım ve desteği ile katkıda bulunanlara ise teşekkür etti. Faruk Çelik’in Kur’an-ı Kerîm okumasının ardından açılış konuşmasını yapması için Prof. Dr. Sabri ORMAN kürsüye davet edildi.
Prof. Dr. Sabri ORMAN, konuşmasına başlarken ilk kez bir öğrenci kulübüyle programa katıldığını ve buna sebep olarak öncelikle kulüpteki öğrencilerin gayretini bir de İşletme Fakültesinin akademik yaşantısındaki yerini gördüğünü ifade etti. Daha sonra katılım bankacılığının ve katılım ekonomisi anlayışının Türkiye’ye geliş sürecini anlatan ORMAN, sözlerini sonlandırdı.
Prof. Dr. Sabri ORMAN’ın açılış konuşmasını gerçekleştirmesinin ardından Melih OKTAY’ın moderatörlüğünde 1. Oturum başladı. Özel bir durum sebebiyle akışı değişen programda 1. Oturumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Mehmet SARAÇ oldu. Konuşmasında, bugün kullanılan enstrümanların İslam’ın ilk dönemlerinde de kullanıldığını ve benzer sorunlarla karşılaşıldığını ifade eden SARAÇ, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “İslamî finansın bugünkü bütçesi 1,6 trilyon dolardır. Ve bunun 1,2 trilyon dolarını bankacılık oluşturmaktadır. Fakat bunun geri kalanında sigortacılık gibi farklı alanlar da bulunmaktadır. Bugünkü İslamî bankaların çalışma mantığı mevduat hesapları üzerindendir. Bizim bu bankacılığı ideallerde olan bankacılık formuna ulaştırmamız için şu an piyasada kapladığımız %5’lik alanı aşmamız gerekmektedir. %5’i aşmanın yolu ise mevduatı aşmaktır. Bu ise ancak sermaye piyasaları ile mümkündür. Sermaye piyasalarındaki en önemli unsur riski paylaşmaktır. İslami sermaye piyasasında iki tane alan söz konusudur:
1.Faaliyet Alanı
2.Finansal Alan
Sermaye piyasasının bu bağlamda işlevsellik kazandığı araç, hisse senedi ve sükûk’tur. Fakat borsa, ağır manipülasyon riski taşıdığı için kumarhane algısına maruz kalmıştır. Dolayısıyla insanlar borsadan imtina etmektedir. Halbuki Katılım %50 ve Katılım %30 endeksleri İslami hassasiyet gözeten ‘katılım’cılara uygunluk arz edebilmektedir.”
Doç. Dr. Mehmet SARAÇ’tan sonra sözü alan Temel HAZIROĞLU, konuşmasında katılım ekonomisi kavramına vurgu yaparken şu ifadeleri kullandı; “Nurettin Topçu, ‘İş insanın içten katılımıdır’ der. Buradan hareketle bir ‘katılım’ kavramsallaştırması yapıldı. Hayatta her sorunun bir çözümü vardır. Bakışınızı değiştiremiyorsanız konumunuzu değiştirin. Her zorluk kişiyi güçlendirir. Materyalist iktisat, insanı; arzda kaynak, talepte ise tüketiciye çevirir. Halbuki bizler çalışmalarımızla ekonomide, insanın yaratılışındaki onuru yaşayabileceği bir ortam oluşturmalıyız. Çünkü ahlak, kişinin fıtratıyla olan uyumudur. Konvansiyonel ekonomideki iktisat tanımındaki kıt kaynak kavramı da, sınırsız ihtiyaç kavramı da Katılım ekonomisinde yerini kaybetmiştir. İmam Gazali’ye göre ihtiyaç kavramı üçe ayrılıyor:
1.Zarurî İhtiyaçlar
2.Hayatı Kolaylaştıran İhtiyaçlar
3.Güzelleştirici İhtiyaçlar”
Temel HAZIROĞLU katılım Ekonomisinin İlkelerini de şu şekilde sıralayarak konuşmasını sonlandırdı:
“1.Ahlak
2.Adalet ve Hakkaniyet
3.İhsan ve Dayanışma
4.Emek, Katılım ve Ortaklık
5.Aktiflik ve Üretkenlik
Bu ilkeleri uygulamaya arz edebilmek içinse üç strateji vardır:
-Demokratik ve etkin kamuculuk
-Ticarî vakıfçılık
-Kâra ortaklık”
Birinci oturum, katılımcıların sorularının cevaplanmasıyla son buldu.
İkinci Oturumun ilk konuşmacısı Prof. Dr. Servet BAYINDIR idi. İslam’da mal edinme yöntemlerini ele alarak konuşmasına başlayan BAYINDIR, şu şekilde sürdürdü; “Mal edinmenin iki yöntemi vardır; helal olan yöntemler, haram olan yöntemler. Nisa Suresi 5. Ayetten de anlayacağımız üzere mal, insanı ayakta tutan omurgasıdır. Meşru mal edinme yöntemleri; İhraz, Miras, Vasiyyet, Hibe, İnfak/Sadaka, Ticaret. Gayrı meşru mal edinme yöntemleri ise; Rüşvet, Hırsızlık, Gasp, Dini Kullanmak, Ölçü ve Tartıda Hile, Kumar/Spekülasyon ve Faiz. Yani nasıl ki para kazanmak için hırsızlık, gasp yapmıyorsak, rüşvet almıyorsak faiz de bizim için bir yöntem olmamalı. Faiz, taraflardan birine menfaat sağlayan bir kredi işlemidir. Ticaret olabilmesi için farklı iki malın değişimi gerekir. Ne kadar ekmek, o kadar köfte deyimini bu durum için kullanabiliriz. Yani ne kadar katma değer yapıyorsan o kadar tüketmek durumundasın. “
Prof. Dr. Servet BAYINDIR’ın konuşmasının ardından Prof. Dr. Hasan HACAK söze başlarken İslam İktisatçısı olmadığını, İslam Hukukçusu olduğunu ifade ederek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Özel mülkiyet hukuku İslam ekonomisinin temelini oluşturur. Ebu Hanife, iyi bir İslam hukuku oluşturmuştur bu anlamda. Modern hukukta teoriyi geliştirmek fikri sonradan ortaya çıkar. İslam hukukunda ise meselenin başından beri vardır. Akit teorisi de bu minvalde İslam hukukunun temelinde şekillenmeye başlar. ‘Fiyatları belirleyen Allah’tır’ hadisindeki Allah lafzı bilinmezliğe işarettir. Bütün belirsizlikler için Allah lafzı kullanılır. Krediden ziyade özkaynaklar ve ortaklık vardır İslam hukukunda. Müslümanlar tarihte de bu şekilde uygulamışlardır. Mesela deniz ticaretindeki sorunları murabaha yöntemi ile çözmüşlerdir. Mudaraba ise modern dünyada yürümedi. Şirketler anlık kuruldu, kişilere bağımlı olduğu için devamlılık da sağlanamadı. Devamlılığı vakıflarla sağlayabildik yalnızca. Faiz konusundaki tartışmamız da Batıya göre 500 yıl kadar gecikmeyle başlamıştır. İslam hukukunda borçlu ile alacaklı doğrudan ilişkilidir ve bu anlamda faiz yasağı İslam ekonomisine karakter kazandırmıştır. Bu, batının da dikkatini çekmiştir. Aynı zamanda mal teslim alınmadan satılamaz mesela, aracılar araya giremez. Klasik iktisadı bugüne uygulamak güç olduğu için bir takım uyarlamalarda bulunulmalı. Katılım bankalarına kendilerine düzeltme imkanı sağlanmalıdır.”
Program, katılımcıların soruları ile son buldu.
Marmara Düşünce ve Hikmet Kulübü
Haber: Büşra MURAT Foto: Berna ZAĞLI