Yrd. Doç Dr. Yusuf Dinç
Mevcut iktisadi düzeni oluşturan teorik altyapı ortaya çıktığından beri tartışma konusu olmuştur. Merkantilizmin karşısında Smith, Milletlerin Zenginliği ile karşı duruş sergilemiştir. Çünkü tek taraflı bir ticaret teorisi olan merkantilizm, yok olmaya mahkûm bir teoridir ve Batı için misyonunu tamamlamıştır.
Smith’in kapitalist teorisi bir üretim teorisidir. Arz probleminin çözümünde daha başarılı bir model geliştirmek çok zordur. Bugün dünyanın dilediğiniz yerinde dilediğiniz üretimi yapabilirsiniz. Bu kapitalizmin başarısıdır. Ancak bölüşüm sorununa çözüm üretmeyen kapitalist teori talep sorunu yaşamış ve bunalımlara neden olmuştur. Köleliği kaldıran ve gelir dağılımı için ücretli işleri getiren kapitalizmdir. Gene de yetersizidir. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi “Durun ey kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!”. Elbet toslayacak.
Modelin sürdürülemeyeceğini görenlerin öncülerinden birisi ise Marx’tır. Marx’ın teorisi, kapitalist teorinin oluşturduğu üst gelir sınıfıyla alt gelir sınıfının bir çatışma yaşayacağını öngörmüş ve tekelci kapitalist modeli ortaya koymuştur.
Yani biri diğerinden farklı olmayan bir model geliştirmiştir ve bu nedenle başarı şansı bulamamıştır. Orwell’in Hayvan Çiftliği’nde sosyalist teorinin yerinde bir eleştirisi sunulmuştur. Sosyalist sistemin domuzların elinde kalarak yozlaşmasını ifade etmeye çalışan hikâye bir propaganda aracı olarak kullanılmış olsa da güçlü iktisadi eleştiriler barındırır.
Ancak Marx’ın temas ettiği sorun gerçektir. Bölüşüm kapitalist teorinin sürüncemede bıraktığı bir alandır. Bu tespit karşısında kapitalizmi sürdürmek üzere orta gelir grubu oluşturulmuş ve finansal sistem tüketimin finansmanına yönlendirilmiştir. Böylece sistemi bir miktar sürdürmek mümkündür. Ancak borç gırtlağa dayandığında misyonunu tamamlamış olan kapitalizmin yok olması kaçınılmazdır.
Bunu görebilenler çalışmalarını uzun bir süredir devam ettiriyor. Mesela davranışsal iktisat insanın homoeconomicus yani ekonomik insan tanımı dışında etkilendiği belirleyiciler olan tüm faktörleri ortaya koyarak bir model açıklamayı öngörüyor. Fakat bu miktar matematik bilmek kadere sahip olmaktır. İmkânsızdır. O yüzden başarısı sınırlı kalacaktır.
Bir diğer akım, ahlak iktisadı başlığında çalışmalar yapıyor. Buna göre bir ahlak tanımı içinde insan merkeze alınarak bir model geliştirilmeye çalışılıyor. Ancak seküler bir yaklaşım ortaya koyduğundan bu modelin de başarılı olması beklenemez. İnsanı cüzlerine ayıran modeller tutunamaz. İnsanın sadece nefsini merkeze alan kapitalizmin tutunamadığı gibi sadece ahlakını ele alan ahlak iktisadı da tutunamaz. İnsan bir bütündür.
Mesela “canım dondurma çekti, yedim” ifadesinde ahlak iktisadı ancak dondurmanın edimiyle ilgilidir. Can modelin içinde bulunmaz. Buna benzer birçok örnekle açıklanabileceği üzere sekülerleşmiş modellerin başarısı sınırlıdır.
Fakat İslam iktisadı insana bütüncül yaklaşır. İnsan fonksiyonu birçok değişken barındırır. Bu fonksiyondaki değişkenleri en kıvamında özetleyen ve konsolide eden “sünnet” kavramıdır.
ff(insan) = Sünnet
İslam iktisadının insan tanımı dahi tek başına diğer bütün yaklaşımların üzerindedir. Bu bakımdan müstakil bir bilim olması mümkündür ve diğerlerine göre bu imkân daha üstündür.
Üretim, bölüşüm ve talebe eş zamanlı çözüm üreten faizsizlik prensibi, ortaklık modelleri ve sosyal gelir adaleti tesis eden uygulamaları gibi yönleriyle İslam iktisadı dünyanın tüm kesimlerinin ilgisini çekmektedir.
Ana akım iktisat sekülerleşmemiş bir modele muhtaçtır.
Kaynak: http://www.gazetebirlik.com/yazarlar/islam-ekonomisi-neden-mumkundur/