Dünya’da İslami Bankacılık, Türkiye’de katılım bankacılığı olarak bilinen bankalar ile geleneksel bankaların karşılaştıkları risk türleri birbirine benzerlik göstermektedir. Katılım bankalarının iki tür riskle karşı karşıya oldukları söylenebilir.
İlk gruptaki riskleri, kredi riski, piyasa riski, likidite riski ve operasyonel risk gibi riskler oluştururken diğer gruptaki risk türlerini ise katılım bankalarına özgün varlık ve yükümlülük yapılarının bir sonucu olarak ortaya çıkan riskler oluşturur. Katılım bankaları, temel bankacılık faaliyetlerinin yanı sıra müşterilerine diğer bankacılık faaliyetlerini de sunmaktadır. Yani ekonomik faaliyet dalında olduğu gibi katılım bankacılığı sistemi de sunduğu finansal ürün ve hizmetler sebebiyle çok çeşitli riskleri bünyesinde taşımaktadır.
Kredi Riski
Kredi riski, karşı tarafın üzerinde anlaşılan şartlara uygun olarak zamanında ve tam olarak yükümlülüklerini yerine getirmemesi riskidir. Bu risk, bankanın bankacılık ve ticari kayıtlarından oluşabilir. Karşı tarafın kredi yükümlülüklerini tam olarak öngörülen sürede karşılamaması durumunda kredi riski doğar. Katılım bankalarının karşılaştığı kredi riski, geleneksel bankalarla karşılaştırıldığında özellikle kredi kullandırma şekilleri bağlamında daha fazla koruma içermektedir. Kredi kullandırımının gerçek bir mal ve hizmet tedarikine dayanması ve ödemelerin belli periyotlar da ve düzenli olması göreceli olarak katılım bankasınca sağlanan kredilere risk boyutu itibarıyla bir avantaj sağlamaktadır.
BDDK tarafından kredi riski, banka müşterisinin yapılan sözleşme gereklerine uymayarak yükümlülüğünü kısmen veya tamamen zamanında yerine getirmemesi durumunda bankanın gelirlerinde veya sermayesinde kayıp ortaya çıkma ihtimalini ifade etmektedir.
Katılım bankalarında kredi riski, bir tarafın kendi varlıklarını veya nakitlerini almadan önce para ödemesi veya para almadan varlıklarını teslim etmesi durumunda ortaya çıkan ödeme riski ve potansiyel bir kayıp durumu şeklinde oluşturmaktadır. Ayrıca kar paylaşımı modellerinin finanse edilmesi durumunda (murabaha ve müşareke ) gibi kredi riski, girişimcinin bankanın payını gerektiği zaman ödememesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu problem, bankanın gerçek geliri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı asimetrik bilgi sorununun olması nedeniyle bankalarda ortaya çıkabilir. Murabaha sözleşmeleri ticaret ve ortaklık sözleşmeleri olduğu için, bir ticaret ortağının başarısızlığından dolayı kredi riski karşı taraf riski şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Piyasa Riski
Piyasa riski, makro ve mikro nedenlerden ortaya çıkabilir. Sistematik piyasa riski, ekonomideki fiyat ve politikaların genel hareketlerinden kaynaklanmaktadır. Sistematik olmayan piyasa riski ise belirli bir varlığın veya aracın, araç veya varlıkla bağlantılı olaylar nedeniyle fiyat dalgalanmalarında ortaya çıkmaktadır. Çeşitli piyasalardaki fiyat değişkenliği, farklı piyasa riski türleri oluşturmaktadır.
Bir başka ifadeyle piyasa riski, finansal piyasalarda faaliyetlerini devam ettiren bankaların, döviz kurları, mal ve menkul kıymetlerin piyasa fiyatlarındaki olası değişiklikler sonucunda sattıkları ürünlerin fiyatlarının etkilenmesi riskidir. Bankalar piyasalardaki dalgalanmalardan dolayı portföylerinde bulunan hisse senedi tahvillerinin fiyatlarında meydana gelebilecek değişiklikler sebebiyle piyasa riskine maruz kalmaktadır. Katılım bankaları açısından piyasa riskinin türleri, kar/getiri oranı riski, kur riski ve hisse senedi fiyat riskidir. Katılım bankalarında spekülatif işlemlerin yapılmaması, açığa pozisyon alınmaması ,finansal ürün çeşitliliğinin daha az olması, özellikle faizli türev araçlardan yararlanılmaması sebebiyle bu araçlar üzerinden riske maruz kalmamaktadır.
Kar/Getiri Oranı Riski
Getiri oranı riski genellikle varlıklarla fon sağlayıcıları arasındaki ilişkilerde uyuşmazlıkların ortaya çıktığı genel bilanço riskiyle ilişkilidir. Geleneksel bankaların fon toplama usullerine bakıldığında sabit bir maliyet içeren fonların yine sabit bir maliyetle kredi şeklinde kullandırıldığı görülmektedir.
Katılım bankalarının fon toplama ve kullandırma işleyişi, geleneksel bankalardan farklı olarak, kâr ya da getiri oranı ile çalışır. Katılım bankaları fon kullandırırken müşterinin ihtiyacı olan malı satın alır ve vadeye bağlı olarak belirlemiş olduğu kâr/getiri oranını maliyete ekleyerek müşterisine satar. Dolayısıyla burada ortaya çıkan marj kâr payı ya da getiri oranıdır.
Geleneksel bankalardaki faiz oranı riski ile İslami bankalardaki getiri oranı riski arasında farklar ise, İslami bankalarda belirsizlik daha yüksektir, çünkü yatırımları, kâr ve sermaye bazlı iken, geleneksel bankalar faiz ve sabit getirili menkul kıymetlerin bir karışımını sundukları için yatırım geri dönüşü oranında daha az belirsizliğe sahiptir. İkinci olarak İslami bankalardaki mevduatların getiri oranı işlem öncesinde belirlenmezken, geleneksel bankalarda faiz oranı baştan bellidir.
Kur Riski
Kur riski, bir bankanın döviz kalemleri üzerinden kur hareketlerine karşı taşıdığı risklerden oluşmaktadır. Kur riski, yabancı para türlerindeki fiyat hareketliliklerinin, bankanın aktif-pasifleri, gelir-gider hesapları ile nakit akımlarında meydana getireceği etkiler sebebiyle maruz kaldığı kayıp ve kazançların riski şeklinde tanımlanabilir.
Bir bankanın döviz kuru riskine açık olması, döviz cinsinden varlıklar ve yükümlülüklerinin kur hareketliliğine karşı etkilenme duyarlılığını ifade etmektedir. Döviz kuru riskinin ortaya çıkabilmesi için öncelikle döviz kuru riskine açık olunması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile kur riski, bilançoda aktif ve pasifte aynı tutarda ve cinste para bulunmaması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bankaların kur riski ile karşılaştıkları dönemler özellikle ülke içinde meydana gelen olumsuz hadiseler, gelecekle ilgili belirsizlikler ve güvensizlik ortamlarının hakim olduğu zamanlarda daha yoğun bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Piyasa riski, bilanço içi ve bilanço dışı toplam döviz bazındaki varlık ve yükümlülüklerinin eşit olmaması durumunda ortaya çıkar .Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’de ise döviz piyasalarındaki dalgalanmaların oldukça fazla olmasından ötürü bu tarz bir risk türünün ortaya çıkması oldukça yüksek bir ihtimaldir.
Hisse Senedi Fiyat Riski
Hisse senedi fiyat değişim riski bankaların gelir ve sermaye kazancı sağlamak veyahut likiditesi yüksek menkul kıymetlerde kalmak için hisse senetlerine yatırım yapmalarıyla ortaya çıkan bir risk türüdür. Katılım bankalarının alım satım hesapları içinde yer alan hisse senedi pozisyon durumuna bağlı olarak, fiyatların yükselme ihtimali olduğu gibi düşerek zarara uğrama riskleri vardır.
Hisse senedi piyasa riski iki türlü ortaya çıkmaktadır. Bankanın, hisse senetlerine yatırım yaparken oluşabileceği gibi özel ya da kamu kesimi borçlanma araçlarına yatırım yapmasından da kaynaklı ortaya çıkabilir. Ayrıca bu yatırım araçları fiyat oynamaları gösterdikleri için bankalar bu yatırımlarını nakde dönüştürme zorluğuyla karşılaşabilirler. Bir menkul kıymet türü olan hisse senetleri bankalara ortaklık hakkı veya diğer bir tanımda kârından pay alma hakkı taşıyan sermaye piyasası araçlarıdır.
Likidite Riski
Bir bankanın ödeme tarihi gelmiş olan borcunu ödeyebilme gücü olarak tanımlanabilecek likidite kavramı, likidite riski şeklinde ifade edildiğinde ise bankanın vadesi gelen mevduat ve yükümlülükleri için gereken nakde sahip olmaması riski anlamına gelmektedir. Bu risk türü, mevduat düzensizliklerini karşılama ve günü gelen yükümlülükleri yerine getirmek açısından bankalar için oldukça önemlidir.
Likidite riski, bankaların bilançolardaki aktif-pasif uyumsuzluğundan, ödenmeyen kredilerdeki yükselişten, kârlılığının azalmasından, çabucak ve tahmin edilemeyen mevduat azalışlarından, kriz kaynaklı nakit taleplerinin artışı gibi sebeplerden ötürü aktiflerin fonlanma gereksinimini ve buna bağlı olarak taahhütlerini yerine getirememe tehlikesinden kaynaklı ortaya çıkmaktadır. Likidite yetersizliği, banka başarısızlığının başlıca nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Bir katılım bankasının elde tutması gereken likit miktarı, hem fon taban yapısının istikrarına hem de varlık ve yatırım portföyünün hızlı bir şekilde genişlemesi ve büyümesine bağlıdır.
Operasyonel Risk
Operasyonel risk genel olarak, yetersiz veya başarısız iç süreçlerden, insanlardan, teknoloji veya dışsal olaylardan kaynaklanan doğrudan veya dolaylı kayıp riski olarak tanımlanmaktadır.İnsan kaynaklı riskler, yetersizlik ve dolandırıcılık yüzünden ortaya çıkabiliyorken; teknoloji riski ise telekomünikasyon sistemi ve program hatası nedeniyle oluşabilmektedir. Süreç riski, kurumun işleyişi ile ilgili kurallardaki eksiklikten, yanlış işlem yürütme ve operasyonel kontrol limitlerini ihlal gibi çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkabilmektedir. Hatalı işlem, kayıt tutma, sistem hataları vb. sebeplerden kaynaklanan sorunlardan dolayı işletme giderlerinin, net geliri olumsuz etkilenmesi katılım bankaları için operasyonel risk oluşturmaktadır.
BDDK tarafından yayınlanan ‘bankaların sermaye yeterliliğinin ölçülmesine ve değerlendirilmesine ilişkin yönetmelikte ise operasyonel risk, yetersiz veya başarısız içsel süreçler, insanlar ve sistemlerden ya da dış olaylardan kaynaklanan ve yasal riski de kapsayan zarar etme olasılığı olarak tanımlanmaktadır. Operasyonel riske yol açan sebepler her bankanın sahip olduğu iç yapısına ve faaliyetlerine bağlı olarak değişiklik gösterebilmekle birlikte katılım bankalarının karşılaştığı operasyonel risk türleri personel riski, sistem ve teknoloji riski, organizasyon (süreç) riski, yasal risk ve dış riskler şeklinde açıklanmaktadır.
Personel Riski
Personel riskleri katılım bankaları çalışanlarının ihmal, unutma, kasıt ve bilgisizlik nedenleriyle ortaya çıkma ihtimali taşıyan olumsuz durumlar olarak tanımlanabilir.
Personel riskleri banka yönetiminin ve personelin eksikliğinden, ihmalinden, süreçlere ve sistemlere ilişkin bilgi yetersizliğinden, görevlerini unutmalarından ya da kötüye kullanmalarından veya kasıtlı olarak suç sayılan eylemleri gerçekleştirmelerinden, çalışanların iç ve dış mevzuata aykırı davranışlarından kaynaklanan risklerdir. Ayrıca, bilgi ve tecrübe eksikliğine bağlı olarak yapılan işlemler, eğitim noksanlığı, çalışma mekânlarının çalışanlara göre dizayn edilmemesi, çalışanların iş bölümünün doğru dizayn edilmemesi, önemli çalışanların kaybı, çalışanların bankanın gizli bilgilerini dışarıya çıkarması ve çalışanlar tarafından yapılan yetkisiz işlemler personel risklerinin kaynakları arasında yer almaktadır. Tüm bunların yanı sıra personelin kasıtlı olarak bir görevi kötüye kullanması, hırsızlık yapması, düzmecelik yapması, kural ve kaidelere uygun davranmaması, üstlerin talimatlarını yapmaması gibi davranışlar sergilenmesi de operasyonel riski arttırmaktadır.
Sistem ve Teknoloji Riskleri
Sistem ve teknoloji riskleri bilgisayar, yazılım, donanım, ağ ve iletişim sistemlerinde olabilecek teknik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bu riskler yazılımların güncellenmesi ve virüs problemleri, yetersiz ya da eskimiş araç ve sistemler sebebiyle oluşan riskler şeklinde sıralanabilir. Sistem ve teknoloji riskleri, katılım bankaları tarafından bilgi işlem ve iletişim altyapısından, sistem geliştirme ve uygulamalarından, kullanılan sistemlerin kapasitesinden, politikalardan, sistemsel hatalardan, teknik ve güvenlik problemlerinden kaynaklanan riskleri oluşturmaktadır.
Kasıt unsuru taşımayan aksaklıklardan dolayı oluşan riskler ve zarar durumları sistem ve teknoloji kaynaklı riskler grubuna dâhil edilmektedir. Bu tür riskler yukarıda da ifade edildiği gibi elektronik araçların donanımlarından, yazılımlarından, veri saklama ve iletişim sistemlerinde meydana gelen eksiklik ve problemlerden kaynaklanan risklerdir. Kasıt unsuru taşıyan sorunlardan dolayı meydana gelen riskler ise personel riski olarak adlandırılırken bilgisayar sistemlerine kurum dışından yapılan saldırılar ise dış riskler grubunda değerlendirilmektedir.
Yasal Riskler
Yasal Risk, yasalarda oluşan değişiklikler sebebiyle bankanın zarara uğraması ihtimalini ifade etmektedir. Bankanın yanlış hesaplama ve prosedür bilgisi eksikliklerine dayanarak yaptığı hatalı işlemler neticesinde kazanımların eksik, yükümlülüklerin ise daha çok olma durumu yasal riski ortaya çıkaran sebepler arasında sayılmaktadır.
Mevzuata ilişkin yetersiz bilgi riski olarak da tanımlanan yasal risk, bankacılık sektöründe faaliyet gösteren yurtiçindeki bankalarda etkili olduğu gibi uluslararası faaliyetlerde bulunan bankaları da etkilemektedir. Ülkede yapılan yasal düzenlemeler veya kanunlarda oluşturulan değişikliklerin ortaya çıkardığı operasyonel risklerdir. Bankaların karşılaştığı problemlerin çözümünde yürürlükte olan yasalar yetersiz kalabilir veya bir banka için alınabilecek spesifik bir karar tüm bankacılık sistemini etkileyebilir. Böyle durumlarda katılım bankaları için yasal riske maruz kalma durumu ortaya çıkmaktadır.
Dış Riskler
Dış riskler, banka dışındaki üçüncü şahıslarla alakalı sahtekârlık durumlarından, piyasalardaki rekabetçi koşullardan ve teknolojik ilerlemelerden, ülke içindeki siyasi istikrarsızlıktan, deprem, yangın, sel gibi faaliyetlerden, enerji aktarımındaki sorunlardan, web sitelerinin dış saldırılarla karşılanması gibi durumlardan kaynaklanan riskler olarak tanımlanmaktadır.
Ayrıca dışarıdan alınan hizmetlerin sözleşmelerinde belirtilen şartlara uyulmaması, hizmet veren kurum ve kuruluşların iflas etmesi gibi üçüncü kişilerden kaynaklanan riskler ile müşteri suistimallerinin ve mevzuat değişikliklerinin yol açtığı riskler bu gruba girmektedir.
Sonuç olarak, katılım bankalarında risk yönetimi önemli bir konudur. Son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaşanan risk yönetimi kaynaklı bazı olumsuzluklar ve gerçekleşen finansal krizler risk yönetiminin önemini arttırmıştır. Katılım bankaları, risk yönetimiyle ilgili çeşitli konulardan sorumlu kişileri, departmanları açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Risk yönetimi departmanı, risklerle ilgili standartlar, kurallar, yönergeler ve prosedürler oluşturarak ve çeşitli risk raporlarını periyodik olarak yayınlamalıdır. Tüm banka birimleri ve çalışanlar, kurumun risk yönetimi hedeflerinden haberdar olmalı ve riskleri en aza indirgemek için kurallara ve usullere sıkı sıkıya uymalıdır. Bankacılıkta, risk yönetiminde hedeflenen finansal performansları iyileştirmek ve bankaların zararla karşılaşmasını önleyip kârlılığı artırarak faaliyet hacmini genişletmektedir.