Başlıktaki kışkırtıcı sorunun ardından hemen sakinleştiri iki şey söyleyeyim: Birincisi, başlıktan beklenilenin aksine bu, mahalle kahvesi sohbeti kıvamında bir yazı değildir. İkincisi, cevabı yazının sonuna kadar beklemenize gerek yoktur. Bu sıkça sorulan soruya verebileceğim cevap şudur: Neden olmasın? (Ne demişler, soruya soruyla karşılık vermek en güzeli.) Ama işte dediğim gibi, yazıyı burada kahvehane sohbeti ihtimalinden sıyırıp entelektüel ve akademik (bu ikisinin arasının ayrılığına hiç girmeyeceğim) alana doğru bir tık -çok değil ki ayaklar alışsın- ilerleteceğim.
“Neden olmasın?” diye verdiğim cevabı açıklarken ilkin şu hususun önemli olduğunu düşünüyorum. Ekonomiden ne anlıyoruz? Elbette akademisyenler ve düşünürler için bu sorunun cevabı basittir: Ekonomi (sosyal olup olmadığı ayrıca tartışılan) bir bilimdir. Politika yapıcılar için ise politik ekonomi artı bilim karışımı bir şeydir. Geriye kalan kitle içinse ekonomi konusunda yaşadıkları her şeydir. İşte eğer ekonomiyi, donuk, sert, teorik, pozitif bir bilim olarak değil de bu son ve en geniş kitlenin ele aldığı gibi alırsak elbette ekonominin İslamisi olabilir (ki zaten ekonomi çok uzunca süreler bu en geniş anlamıyla anlaşılmış, ancak bir kaç yüzyıl öncesinden itibaren pozitif bir bilim olarak kabul edilmeye başlanmıştır). Hatta akademisyenler, düşünürler ve politika yapıcılar için bile bunun kabul edilebilirliğine dair bir açıklama paylaşacağım. Ömer Demir’in Din Ekonomisi: İnanç, Zenginlik ve Mutluluk adlı kitabında din ve ekonomi arasındaki ilişkileri incelemek, anlamak ve kurgulamak için 3 tür şeklin söz konusu olduğu dile getirilmektedir:
- Dinin ekonomik sonuçlarına odaklanmak
- Dine ekonomik/iktisadi açıdan yaklaşmak (economics of religion)
- Ekonomiye dini açıdan yaklaşmak (religious economics)
Bilin bakalım İslam ekonomisi bunlardan hangisine girmektedir? Tabi ki üçüncüsüne. Bunu açıklamak için sırayla bu listeyi inceleyelim. Birincisi, Demir’in bu üçlü listelemesine Özgün Burak Kaymakçı’dan ilave gelmiştir. İlgilenenler ekteki kaynaktan ulaşabilir.[1] İkincisi, listedeki birinci maddeye en güzel örnek, Max Weber’in (1864-1920) yapmaya çalıştığı şeydir. Zira o, farklı Hristiyan mezheplerinin ekonomik çıktılarını mukayese etmiştir. Bunda ne kadar isabet ettiği ayrıca tartışılır. Bizde bunun yansıması olan bir çalışma alanı mevcuttur ama söylemeyeyim, sonrası için sürpriz olsun. Listedeki ikinci grup yani “economics of religion,” temeli ekonomi alıp diğer şeyler gibi dini de o açıdan sorgulamaya çalışmaktadır. Örneğin, L. R. Iannaconne bu anlamda çeşitli çalışmaları olan bir isimdir. Bakılabilir.[2] Burada yapılana dair bir örnek şudur: Mesela Boşnakların Müslüman olmasını gayri Müslim vergisinden kaçmakla açıklamak gibi. Hemen bir parantez açayım, Boşnaklar bu tezden elbette rahatsızlar. Bu ikinci grubun en kült ismi ise Karl Marx (1818-1883) olsa gerektir. Zira o, her şeyi ekonomi alt yapısına göre açıklamaya çalışan belki ilk isim olmasa da en etkili isimlerden biridir. Bugün buna dair entelektüel eleştiriler bir yana, bunu kişisel hayatımızda ne derece böyle anlayıp anlamadığımız dahi önemli bir konu bence. Yani bize göre hayatımızın temeli ekonomik şeyler mi? Gerçekten öyle mi yoksa biz çeşitli sebeplerle mi böyle görüyoruz? Böyle görmek iyi mi, kötü mü? vs. vs.
Listedeki üçüncü gruba, yani asıl ilgi alanımızı oluşturan gruba gelecek olursak, bu, bir öncekinin tam tersine hayatın temelini dini görüp ekonomiyi de ona göre okumak istemektedir. Hayatın her alanının birbirine bağlı tek bir ilahi amaç için olduğunu düşünen ya da düşünmesi gereken bir Müslüman (ya da Hristiyan, vb.) için mantıklı değil mi? Nitekim sıkça “punduna getirme” maksadıyla başlıktaki soruya ilaveten sorulan “o zaman Hristiyan ekonomisi de olmalı değil mi?!” sorusunun cevabı kocaman bir “evet”tir. Merak etmeyiniz, Hristiyan ekonomisi[3] adı altında yazılanlar ve dersler vardır, Budist ekonomi hakkında da yazılıp çizilenlerle birlikte pratik de vardır -Butan genelde buna örnek olarak verilmektedir.[4] Tabi bunların İslam ekonomisinden farkları vardır. Ayrıca incelenebilir.
Üçüncü olarak, fark edileceği üzere, üçüncü grubun İngilizce isminin tam çevirisi “dini ekonomi”dir. Yani “din ekonomisi” değil. Nitekim tam da bu sebeple rahmetli Sabri Orman hoca doğru tabirin İslam ekonomisi değil, İslami ekonomi ya da İslami iktisat olduğunu dile getirmektedir (Bkz. İktisat, Değerler ve Modernleşme kitabı). Fakat bence bugün bu kavramın değil de ötekinin yaygın olmasının temel sebebi, ilkinin daha rahat söylenmesidir. Son olarak, Olivier Roy gibi bazıları bu üçüncü grubu yapay, gerçekte sadece siyasal İslam olan ve de başarısız, gereksiz bir şey olarak tanımlamaktadır. Siyasal İslam tabirinin kendisinin ne kadar natürel olduğunun tartışılması gereği bir yana, bilakis, siyasal İslam denen şeye yönelik teori ya da pratikler bu gruba dahil edilebilir. Fakat bu grup bundan çok daha geniştir. Özellikle bireysel söz ve eylemler dikkate alınacak olursa…
Peki, gelelim son soruya. Madem din ve ekonomi arası ilişkiler, “dini ekonomi” yani mesela “İslami ekonomi” (ya da İslam ekonomisi) adı altında incelenebiliyormuş, neden yüzyıllardır hiç bir Müslümanın aklına gelmedi bunu böyle tanımlamak ve yapılandırmak? Bunun pek çok ama birbirine bağlı şu gibi sebeplerden oluşan bir cevabı olduğunu düşünüyorum: Bilimlerin felsefeden kopup ayrışması, modern bilimlerin gelişimi, ekonomi biliminin ortaya çıkışı, sekülerleşme, sömürgecilik, bağımsızlık ve modern devlet oluşumu. Unutmayınız ki Adam Smith (ö. 1790) bile ahlak felsefesi profesörüdür ve onun zamanında geçerli olan şey ekonomi değil, politik ekonomidir. Yoksa elbette o da bugünkü ekonomiye dahil olan şeyler hakkında yazmıştır. Tıpkı, günümüzden önceki Müslümanlar’ın ekonomiye dair kendi dini bakış açılarından yazdıkları ve eyledikleri gibi… Ki biz bunları İslam iktisadı düşünce tarihi içerisinde toparlıyoruz. Bunun da ötesinde, bütün bir fıkıh ilmi, başından beri ciddi anlamda ticari, iktisadi bilgi üretimi ve paylaşımını içermektedir.
[1] https://isahlakidergisi.com/content/6-sayilar/12-6-cilt-2-sayi/d0035/kaymakci.pdf
[2] https://www.jstor.org/stable/2564806
[3] Bir örnek için bkz. https://newpolity.com/blog/christian-economics-101
[4] https://buddhisteconomics.net/