Kripto paralar, yüksek riski barındırmasına rağmen hem yüksek kazanç getirisine sahip olması hem de vergilendirme yükümlülüğünü bünyesinde barındırmaması nedenleriyle çok fazla ilgi görmektedir. Mali sistemlerin varlığı içerisinde bazı ülkeler sistemin tümden yasaklanmasını kabul ederken, bazı ülkeler kripto paralar hakkında yasal düzenlemeler yaparak; emtia, para, finansal varlık veya menkul kıymet gibi farklı şekillerde tanımlanması yoluna gitmektedir. Bu anlamda kripto paraların vergilendirilmesi için onun nasıl tanımlanacağı çok önemlidir. Vergilendirme açısından kripto para iktisadi açıdan bir varlık(emtia) mıdır, yoksa bir para birimi(elektronik evrak) olarak mı değerlendirilmelidir, yahut menkul kıymetler kapsamına mı alınmalıdır? Yoksa vergi sisteminde henüz bulunmayan dijital varlık olarak mı değerlendirilmelidir?
Mısır, Çin, Cezayir, Bolivya, Endonezya, Nepal, Kuzey Makedonya gibi ülkeler kripto para işlemlerinin ülkelerinde tamamen yasaklanması yolunu tercih etmişlerdir. OECD’nin kripto varlıkların vergilemesine ilişkin olarak ülkeler nezdinde yaptığı bir anketin sonucuna göre kripto varlıkların tanımlanmasına yönelik olarak aşağıdaki gibi bir tablo karşımıza çıkmaktadır:
Kaynak: Vergi Konseyi 2022 Raporu
Türkiye açısından ise Kripto varlıkların tanımlanması, lisans alınması gibi konulara ilişkin düzenlemeler içeren 7515 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesi sonrası 26.06.2024 tarihi itibariyle yasalaşmıştır. Yapılan düzenlemeye göre kripto para yatırımcılarından vergi alınması yönünde bir düzenleme yasada yer almadı. Sadece, Türkiye’de hizmet sunacak platformların her yıl bir önceki yılki faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin yüzde 1’i Sermaye Piyasası Kuruluna (SPK), yüzde 1’i ise TÜBİTAK bütçesine ilgili yılın mayıs ayı sonuna kadar platformlarca ödenerek gelir olarak kaydedileceği bildirilmiştir.
Yasanın düzenlenmesiyle ne gerçekleşti o zaman? Sermaye piyasası araçlarının kripto varlık olarak ihraç edilebilmesinde SPK, yetkili hale getirilmiştir. Ekosistemin düzenlenmesine yönelik yetki SPK’ye verilirken, bilgi sistemleri ve teknolojik altyapıları konularında TÜBİTAK’ın belirleyeceği kıstasların uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Kanuni düzenlemelerin ana odak noktalarından biri, ülkede hizmet sunan platformların lisanslama süreçleri oldu. Buna göre, platformların kurulabilmesi ve faaliyete başlaması için SPK’den izin almaları zorunlu hale getirilmiş, şu anda hizmet sağlayıcılığı faaliyeti yürütenlerin ise yasanın yürürlük tarihinden itibaren 1 ay içinde faaliyet izni almak üzere gerekli başvuruları yapmaları istenmiştir. Şu anda faal olan platformlar eğer lisans almak istemiyorsa müşteri hak ve menfaatlerini zarara uğratmadan 3 ay içinde tasfiye kararı alacaklarına dair bir beyan sunmak zorunda kalmışlardır. İzin almaksızın kripto varlık hizmet sağlayıcısı olarak faaliyet yürüttüğü tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin yetkililerine 3 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin günden 10 bin güne kadar adli para cezası verilmesi cezai hükmü getirilerek yasallık korunmaya çalışılmaktadır.
Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının mali denetimi ve bilgi sistemleri bağımsız denetimi, SPK tarafından ilan edilen listede yer alan bağımsız denetim kuruluşlarınca yapılacaktır. Hukuki denetimlerine yönelik ise kripto varlık hizmet sağlayıcı yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensuplarının zimmet suçu işlemeleri durumunda, 8 yıldan 14 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı yine hüküm altına alınmıştır.
Türkiye açısından yasal duruma bakıldığında vergisel herhangi bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir. Ancak yapılması gerekenlerin salt vergilendirme düşüncesiyle hareket edilerek sadece vergilendirilmiş kazanç düşüncesini gerçekleştirmek olmayacağı da açıktır. Zira ülke yatırımcılarının yurtdışı aracılara kaçarak vergiden kaçınma anlayışı çerçevesinde sistem dışına kaçış düşüncelerine kapılmalarından ziyade anayasal hakları zedelenmeyecek şekilde sistem içerisinde kalması sağlanmalıdır. Bu şekilde temkinli, kurallı ve geniş perspektiften bakılarak vergisel açıdan yasal prosedürler oluşturulmalıdır. Zaten gizlilik halinin kripto para sistemi içerisinde öne çıkan yapısal durum olması sebebiyle, OECD raporlarında da dile getirilen suçun finansmanı olarak görülmesinin önündeki engellerin kaldırılması için uluslararası işbirliğine ihtiyaç olduğu açıktır.
TC Merkez Bankasının kripto varlık tanımı, vergi uygulamaları bakımından da benimsenirse, kripto varlıkların Gelir Vergisi Kanunu(GVK)’nun 70’inci maddesi içerisine dahil edilerek, ödünç işlemlerinden elde edilen gelirlerin “gayrimenkul sermaye iradı”, alım satımından elde edilen gelirlerin ise GVK mükerrer 80’inci maddesi gereğince “değer artış kazancı” olarak vergilendirilmesi mümkün olabilecektir. Kripto varlıkların vergi mevzuatında tanımlı mevcut iktisadi kıymetlerle bağlantı kurulmaksızın, yeni bir varlık türü “Dijital Varlık” olarak sınıflandırılması halinde ise müstakil bir vergileme rejimi tasarımlamak gerekecektir.
2024 yılı içerisindeki programlara dâhil edilen vergisel açıdan yasalaşma süreci tamamlanamamıştır Parasını kripto para piyasasında değerlendiren yaklaşık 2,5 milyon yatırımcı için vergiye uyumun teşvik edilmesi sistemin kontrolü açısından önemli bir karar olacaktır.
Dr. Ömer DÖNMEZ
* Bu çalışma 13-14 Ekim 2023 tarihlerinde Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi öncülüğünde düzenlenen 1. Uluslararası Mukayeseli Hukuk Sempozyumunda, Prof. Dr. Saim KAYADİBİ ile sunulan “FIKHİ DEĞERLENDİRMELERLE BİRLİKTE VERGİSEL AÇIDAN KRİPTO PARALAR” bildirisinin özetidir.
Kavramsal ve Fıkhi Boyutlarıyla Kripto Para ve Türkiye’de Vergilendirilmesi çalışması serisinin ikinci ve son bölümüdür.