Gelir Dağılımı
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2023 yılı sonuçlarına ilişkin istatistikler TÜİK tarafından yayınlandı. Bu istatistiklerde gelir dağılımına ilişkin çeşitli göstergeler yer almaktadır.
Bu göstergelere göre Türkiye’deki gelirlerin yaklaşık yarısı (%49,8) nüfusun en zengin %20’lik kesimince elde edilmektedir. En yoksul %20 ise tüm pastadan yalnızca %5,9 pay almaktadır. Bunun yanında en zengin %5’lik kesim toplam gelirden %24,3 pay almaktadır. Durumu basitleştirmek adına bir örnek verelim. Buna göre Türkiye’de geçen sene herkesin 100 lira kazandığını ve toplam nüfusumuzun 100 kişi olduğunu düşünelim. 100 liranın yaklaşık yarısı 20 kişi tarafından alınmaktadır, yaklaşık dörtte biri ise yalnızca beş kişi tarafından paylaşılmaktadır.
Teknik bir gösterge olarak Gini katsayısı ise 0,433 olarak tahmin edilmiştir. Gini katsayısının 1’e yaklaşması gelir dağılımının bozulduğuna işaret etmektedir. Maalesef tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de pandemi sonrasında gelir dağılımı bozulmaktadır.
Peki istenen herkesin eşit gelir aldığı bir düzen midir? Hayır böyle bir iddia sahibi değilim. Buna karşın gelir dağılımındaki bozulmanın doğal düzenin dışında politika tercihleri, tekelleşme ve paradan para kazanma gibi yapay nedenlerle arttığını düşündüğüm için bu meseleyi dert edinmekteyim.
Enflasyonun olduğu yerde ücretler reel anlamda her ay erimektedir. Buna karşın ücret artışları ise geriden gelmektedir. Maalesef bu artışlar da enflasyonu yeteri kadar telafi edememektedir. Türkiye’de de yaşanan süreçte, artan enflasyondan bir kesim yararlanarak döviz, konut, araç alarak ya da işlerini büyüterek krizi fırsata çevirmiştir. Fakat yatırım yapma imkânı bulamayan mutfak ve barınma masraflarını ancak karşılayabilen alt ve orta gelir grubu olumsuz yönde etkilenmiştir. Alt gelir grubuna yönelik sosyal transferler düşünüldüğünde belirli asgari geçim olanaklarının korunduğu varsayımında yaşanan süreçten orta sınıf etkilenmiştir. Bu sınıf genellikle memurlar, emekliler gibi ücret geliri elde eden sınıflardan oluşmaktadır.
Gelir dağılımı konusu yakın zamanda daha büyük bir problem olabilir. Türkiye’nin bu konuda önlem alması gerekmektedir. Bu konuda yapılabilecek adımlardan bir tanesi dolaylı vergilerin ağırlığının azaltılması ve gelir vergisinde tarife dilimlerinin enflasyon oranında arttırılması. Mevcut haliyle kişisel gelir vergisinde vatandaşlar üst dilimlere önceki yıllara göre daha erken girerek daha çok vergi vermek durumunda kalmaktadır.
Seçim Ekonomisi
Gelir dağılımını ve toplumsal refahı etkileyen önemli bir unsur fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bunun içinde yüksek enflasyonun kontrol altına alınması gerekir. Yerel seçimler öncesi kamu bütçesinin açık vereceği tahmin edilebilir. Seçim ekonomisinin neticesinde her dönem olduğu gibi belediyelerin seçime yakın kaldırım taşı döşediğini, bozuk olsun olmasın yolları yenilediğini görüyoruz. Ayrıca son dönemde birçok belediye personeline maaş zamları yaptı. Birçok aday göstermelik hareketlerle, popülist vaatler veriyor. İşin açıkçası bu tarz davranışlar bana çok yapmacık gelmeye başladı. Vatandaşlar olarak bence bu duruma bir dur diyebilmeliyiz. (Tabi emek sahipleri bu zamları hak ediyordur, o yolların yapılması gerekiyordur vs. ama seçime birkaç ay kala böyle şeylerin yapılması samimi gelmiyor). Bu genişlemeci ve bütçe üzerine yük getirecek politikaların seçime kadar süreceğini tahmin etmek zor değil.
Kredi Kartı Taksit Sınırlaması Söylentileri
Nitekim bugün ekonomi haberlerinde sıklıkla gündeme gelen konulardan bir tanesi seçimden sonra daraltıcı politikaların alınacağı yönünde. Bu politikalar özellikle bazı kesimler için “acı” olacak gibi gözüküyor. Seçim sonrasında düşülen tedbirlerden bir tanesi de kredi kartına taksit kısıtlaması. Evet kart kullanımları arttı ama bunun birkaç nedeni var bir tanesi enflasyon ile beraber her ay yapılan alışverişler artık daha pahalı olduğu için kredi kartı kullanımında artış gözüküyor. Bir diğer neden ise ekonomik koşullarda geçim güçlüğü çeken insanlar tüketici sepetini korumak için maaşlarının yetmediği yerde katlara yükleniyor. Taksitli alışveriş tüketicinin nefes almasına yol açıyor ve taksit sayısı arttıkça enflasyon nedeniyle tüketici için daha karlı bir alışveriş de söz konusu oluyor. Bunun haricinde hayatta öngörülemeyen mecburi yeni masraf kalemleri çıkabileceği düşünülürse kartlara yüklenmek elzem hale geliyor. Ya da enflasyonist dönemde insanlar alacakları ürünlerin fiyatı arttığı için alışverişlerini öne çekiyor.
Evet enflasyon var evet talebi kısmak gerekiyor ama mevcut koşullar altında enflasyonun bireysel tüketicilerin temel ihtiyaçları için aldıkları tüketim mallarını kısıtlayarak azalacağını söylemek bence biraz zor. Özellikle son yıllarda yaşanan kur şokları düşünüldüğünde maliyet enflasyonunun artışı da göz önünde bulundurulmalı.
Kredi kartına taksit sınırı getirilmesini doğru bulmuyorum ve yalnızca işlem maliyetlerini arttırarak insanları alternatif seçeneklere sürükleyeceğini düşünüyorum. İnsanlar mecburen almak zorunda kalacağı harcamalarını ihtiyaç kredisi çekerek, ya da yerel esnaftan yüksek vade farklı taksit ile belki de en kötüsü tefeci vs. birinden borç alarak yapacağını tahmin ediyorum. Cep telefonlarında taksit yasağı geldi, birçok insan ihtiyaç kredisi ile faiz ödeyerek telefon almak durumunda kaldı. Bu işlem maliyetine gerek var mı?
Yine de illa böyle bir düzenleme yapılacaksa önceden haber verilmesi örneğin iki sene sonra bu yapıya geçiyoruz gibi bir açıklama yapılması ya da kademe kademe sınırlamaya gidilmesi böylelikle insanların bütçelerini uzun dönemde ona göre ayarlaması daha isabetli olabilir (tabi bu da gelecekteki tüketimi erkene çekip günümüzdeki talep uyarıp enflasyonu tetikleme riskine de sahip).
Emekli Maaşları, İkramiyeler ve Evlenme Kredisi
Son dönemde yapılan bazı düzenlemelerin gelir dağılımı açısından olumlu olduğunu da ifade etmek gerekiyor. Bunlardan bir tanesi emekli maaşlarındaki iyileştirme ve emeklilere verilen bayram ikramiyelerindeki artış. Sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler her ne kadar uzmanlık gerektirse de ilgili düzenlemelerin olumlu etkilerinin olduğu çıkarımını yapabilirim. Sistemin kendisinde yapısal sorunlar var gibi gözüküyor. Emeklilerin kendi aralarında maaş adaletsizlikleri yaşadığı ve emekli maaşlarının yıllar itibariyle birçok meslek grubuna göre geride kaldığı uzmanlar tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Buna yönelik de düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Enflasyonun neticesinde zorlaşan bir diğer iktisadi mesele ise evlilik maliyetlerindeki yüksek artış. Bu noktada yapılan yeni düzenleme ile gençlere 150 bin lira evlilik kredisi verilmesi öngörülüyor. Günümüzde insanlar evlenmek için, çok yüksek maliyetlere katlanmak zorunda. Ev eşyaları, düğün masrafları derken birçok genç evlilik gibi hayırlı bir adıma, faizle borç alarak adım atmak zorunda kalabiliyor. Kabul ediyorum günümüzde düğün geleneği haline gelen birçok lüks harcama söz konusu olmakla beraber, bunların haricindeki zaruri ihtiyaçlar için de evlenecek kişilere önemli miktarda para gerekiyor. Bu açıdan evlenen gençler için böyle bir adım atılmasını olumlu karşılıyorum.