The State of the Global Islamic Economy 2023/24 Report (SGIER), küresel İslam ekonomisinin son on yılda gösterdiği büyümeyi ve çeşitli sektörlerdeki gelişmeleri kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Rapor, 2012’de 1.62 trilyon ABD doları olan Müslüman tüketicilerin harcamalarının 2022’de 2.29 trilyon ABD dolarına yükseldiğini belirtiyor. Bu büyüme, genç ve hızla büyüyen bir küresel nüfus tarafından desteklenmektedir ve bu nüfusun büyük bir kısmı 2 milyar Müslüman tüketiciden oluşmaktadır. Ayrıca, etik ve sürdürülebilir tüketim değerlerine yönelik artan ilgi de İslam ekonomisinin büyümesine katkıda bulunmaktadır.
İslam ekonomisinin büyümesi, İslami finans ve yatırımların artmasıyla da desteklenmektedir. Bu alandaki işlemlerin toplam değeri, 2021/22’den 2022/23’e kadar beş katına çıkarak 14.4 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Pandemi sırasında, İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) üye ülkelerindeki özel sektör şirketleri, hükümet yardımları ve kamu-özel sektör ortaklıkları ile ayakta kalmayı başarmıştır. S&P Global Ratings, 2022’de küresel sukuk ihracatının 174 milyar ABD dolarına ulaştığını tahmin etmiştir. Ekolojik ve sürdürülebilir sukuklara olan ilgi, çeşitli ülkelerde artmaktadır.
İslam ekonomisi, İslami ahlak ve yasaların yapısal olarak etkilediği gıda, ilaç, kozmetik, finans, seyahat ve medya/rekreasyon gibi sektörleri kapsamaktadır. İslami finans varlıklarının toplam değeri 3.96 trilyon ABD doları olarak tahmin edilmektedir. Müslüman genç nüfusu, ekonominin talep tarafındaki en güçlü itici güçlerinden biri olup, 2023’te 2 milyarı aşan Müslüman nüfusun 2050 yılında 2.8 milyara ulaşması beklenmektedir.
Rapor, İslam ekonomisinin büyümesindeki diğer önemli faktörleri de ortaya koymaktadır. Bu faktörler arasında OIC üye ülkelerinin hükümetlerinin rolü, dijital bağlantılılık ve e-ticaretin artması, ve sürdürülebilir ürünler üzerine artan tüketici talebi bulunmaktadır. Özellikle İslami finans, ekonominin genel ekosistemini desteklemekte ve geliştirmekte önemli bir rol oynamakta, İslami finansla ilgili işlemlerin toplam değeri 2022/23’te 14.4 milyar ABD dolarına ulaşmıştır.
Pandemi nedeniyle tedarik zincirlerinde yaşanan aksamalar, İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin işbirliğinin önemini artırmıştır. Bu ülkeler, Afrika Kıtası Ticaret Anlaşması ve Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık gibi çeşitli bölgesel ticaret anlaşmalarına girmişlerdir. OIC, OIC üye devletleri arasındaki ticaretin teşvik edilmesi için çeşitli işbirlikleri planlamaktadır.
Ukrayna ile yaşanan çatışma, helal pazarları için gıda tedarik zincirinde sorunlara neden olmuştur. Bu durum, özellikle Lübnan, Sudan ve Yemen gibi siyasi olarak kırılgan ülkelerde etkili olmuştur. COVID-19’un getirdiği uluslararası tedarik zinciri aksamaları, ticaret akışlarını giderek daha bölgeselleştirmiş ve bu değişim, hükümetler ve küresel şirketler tarafından küresel değer zincirlerinin faydalarına karşı direnç arayışı ile etkili olmuştur.
Rapor, pandemi ve Ukrayna ile yaşanan çatışmanın helal pazarları için gıda tedarik zincirinde yarattığı sorunlara da değinmektedir. Bu tür küresel olaylar, tedarik zincirlerinde aksamalara ve bölgeselleşme eğilimine neden olmuştur. Bu durum, BRICS gibi ekonomik ittifakların etkisini artırmış ve küresel ekonomide bir kayma yaratmıştır.
IMF’nin 2023 ve 2024 yılları için küresel büyüme tahminleri, tedarik zinciri baskılarının hafiflemesi ile birlikte %3’e yükseltilmiştir. Ancak yüksek enflasyonun devam etmesi, enerji ve gıda emtia piyasalarındaki volatilite, genişleyici parasal politikalar, Ukrayna’daki devam eden çatışmalar ve aşırı hava olayları gibi çeşitli faktörler nedeniyle riskler devam etmektedir.
2023 yılının Temmuz ayının, kaydedilen en sıcak ay olması ve BM Genel Sekreteri’nin dünyanın “küresel kaynama dönemine” girdiğini açıklaması, iklim değişikliğinin ciddiyetini vurgulamaktadır. Dünya Bankası’na göre, iklim değişikliği, dünyanın en gıda güvensiz bölgelerinde tarım verimini düşürebileceği ve 2050 yılına kadar 216 milyon insanın kendi ülkeleri içinde göç etmesine neden olabileceği belirtilmektedir. Bu, küresel ekonomi üzerinde önemli etkilere sahip olacak ve bazı ülkeleri daha ağır şekilde etkileyecektir.
Dünya nüfusunun doğurganlık oranının düşmesi, çalışma çağındaki nüfusun azalmasına ve dolayısıyla iş gücü sıkıntısına yol açabilir. Bu “doğurganlık durgunluğu”, 2050 yılına kadar iş gücü sıkıntısına neden olabilecek bir tehdit olarak görülmektedir. Bu durum, özellikle yüksek işsizlik oranlarına sahip ülkelerde ekonomik baskıyı artırabilir.
AI ve otomasyonun tüm ekonomik sektörlerde iş gücü piyasalarını etkilemesi beklenmektedir, ancak bu değişikliklerin seviyesi sektörlere ve ülkelere göre değişecektir. Ulaştırma ve imalat sektörlerindeki işler, uzun vadede daha fazla risk altında olabilirken, finansal hizmetler sektöründeki işler kısa vadede daha fazla risk altında olabilir.
Rapor, İslam ekonomisinin geleceğine dair bir vizyon sunarak, bu ekonominin küresel sosyo-ekonomik refahın önemli bir sağlayıcısı olabileceğini öne sürmektedir. Bu vizyon, geçtiğimiz on yılda elde edilen başarıları temel alarak, dünyanın önemli zorluklarını sürdürülebilir bir şekilde çözmeye ve fırsatlarını gerçekleştirmeye katkıda bulunabilecek bir potansiyeli ortaya koymaktadır.
Editör Notu: Bu metin raporun özetidir. Raporun tamamına kaynaktaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Salaamgateway