Anasayfa Köşe Yazıları Ekonomik Dezenformasyon ve Demokratik Ekonomi

Ekonomik Dezenformasyon ve Demokratik Ekonomi

by

Bir süredir ülkemizin dünya ile birlikte içinde bulunduğu iktisadi koşullar, bu koşulların saikleri ve koşulları iyileştirmek için kullanılan araçlar ile bu araçların kullanımına dair farklı tercihler dünya kamuoyu tarafından izleniyor. Dünyanın çok büyük bir bölümü ana akım iktisat teorilerinin yardımıyla olguyu ve çözüm önerilerini açıklamaya çalışırken Türkiye’nin politika tercihleriyle kendine özgü bir patika izlemeye çalıştığı ve ana akımdan ayrıştığı kolayca fark edilebiliyor. Bu durum Türkiye akademyasındaki iktisat kürsülerini hareketlendirmekte, ortodoks ve heterodoks akımlarına müntesip iktisatçılar arasında, enflasyon olgusundan yola çıkarak para ve faiz konuları etrafında şekillenen çetin tartışmalara sebep olmaktadır.

Bu gündem üzerine yapılan tartışmaları etraflıca takip edenler, ekonomik gerçekliğin iki farklı zemin üzerinde inşa edilmekte olduğunu gözden kaçırmayacaktır; bir yanda ana akımın hazır reçeteleri ile heterodoksinin itirazlarından oluşan, çoğunlukla akademisyen ve uzmanların bulunduğu teorik zemin, diğer bir yanda ise politika yapıcılar ve politikalardan etkilenen seçmenlerin bulunduğu, reel ekonomi politik ve onun algılanan biçimleriyle görünüm kazanan pratik zemin. Teorik zemin, paydaşlarının farklı iktisat teorilerine ve ekollerine müntesip olmaları sebebiyle, ekonomik gelişmeleri farklı açılardan değerlendiren heterojen bir yapıya sahiptir. Tüm bu çeşitlilikle birlikte; kullanılan teknik dil, erişilen ekonomik veriler ile bunlara dayanılarak üretilen bilgi ve yorumlar, konunun uzmanı paydaşlar tarafından olabildiğince eksiksiz ve doğru anlaşılır. Bakış açısında heterojen olan teorik zemin, uzmanlık ve yeterlilikte nispeten homojen bir irtifayı temsil etmektedir, bu sebeple dezenformasyonun ve manipülasyonun böylesi bir zeminde tutunması oldukça güçtür.

Pratik zemin ise, teorik olanın aksine, her türden dezenformasyona ve manipülasyona karşı oldukça savunmasızdır. Bu nedenle, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, pratik zeminden ekonominin hem öznesi hem nesnesi olan ancak karmaşık ekonomik ilişkileri çözümleyebilecek uzmanlığı bulunmayanları ekonomik, finansal ve mali nitelikli manipülatif girişimlerden korumakla görevli düzenleyici ve denetleyici kurumlar görev yapmaktadır. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), Kamu İhale Kurumu (KİK), Rekabet Kurumu (RK) gibi kurumlar, kanunların verdiği yetki çerçevesinde yaptığı amir düzenlemelerle manipülatif girişimleri bertaraf etmeye çalışmakta, yaptıkları denetimlerle de düzenlemelere aykırı davrananlara müeyyideler uygulamaktadır. Ancak bugün, hukuki ve ahlaki hiçbir engel hissetmeksizin pratik zemini tahrip eden Ekonomik Dezenformasyona karşı ne bir düzenleme ne de denetleme mekanizması bulunmaktadır. Dezenformasyonun en büyük tahribatı piyasa mekanizmasına olmaktadır. Etkin ve verimli bir ekonomi, doğru ekonomik kararlar alabilen ekonomik aktörler tarafından inşa edilebilir. Doğru ekonomik kararlar alınabilmesi, aktörlerin piyasa hakkında doğru bilgiye sahip olabilmeleriyle mümkün olabilir. Aksi durumda fiyat mekanizmasının ibresi gösterge niteliğini kaybedecek, yanlış tercihler iktisadi kaynakların etkinsiz ve verimsiz kullanılmasına, dolayısıyla refah kaybına sebep olacaktır. Bu noktada ehil okuyucu, piyasa başarısızlıkları arasında yer alan asimetrik bilgi sorunundan bahsedildiğini düşünecektir. Asimetrik bilgi yaygın kabul gören tanımıyla, ekonomik bir işlemin taraflardan en az birisinin diğer taraflardan fazla bilgiye sahip olması durumudur. Asimetrik bilgiden kaynaklanan ve ekonomik etkinsizliğe yol açan sorunların başında ters seçim ve ahlaki tehlike gelmektedir. Ekonomik dezenformasyon konusunu asimetrik bilgi sorunu çerçevesinde tartışmanın imkanı bulunmakla birlikte bu imkan konunun etraflıca ele alınmasını sınırlayacaktır. Zira asimetrik bilgi sorunu, piyasa ekonomisindeki tam bilgi varsayımının gerçekleşmediği durumları açıklarken diğer yandan da zımnî olarak piyasada eksik bilgi olsa da yanlış bilgi olmayacağı varsayımına dayanmaktadır. Bu bakış açısına göre tarafların bilgi gizlemesi söz konusu olabilir ancak yalan söylemesi muhaldir. Ancak ekonomik dezenformasyon, ekonomik bir işlemin taraflardan en az birisinin diğer taraflardan fazla ya da daha az bilgiye sahip olması durumundan hareket etmez. Ekonomik dezenformasyon, kitle iletişim kanalları vasıtasıyla doğruluğu bulunmayan veya yanlış ekonomik bilgi ya da yorumun kasıtlı olarak yayılması ve iktisadi ajanların ekonomik gerçekliği olduğundan farklı algılamasına sebep olarak ekonomik etkinsizliğe yol açmasıdır. Ekonomik dezenformasyon ayrı bir piyasa başarısızlığı ya da piyasa sabotajı olarak değerlendirilebilir.

Dezenformasyon, asimetrik bilgi sorunundan daha yaygın bir etkiyle fiyat mekanizmasını bozarak politika yapıcıların ve seçmenlerin piyasada bulunmayan yanıltıcı sinyalleri almasına, böylece ekonomik iradelerin sakatlanmasına sebep olmaktadır. Asimetrik bilgi sorunundan farkı, etkilerinin tüm ekonomi sathında görünmesi ve reel ekonomi politiğin yerine, algılarda yeniden yaratılan suni bir ekonomi politiği ikame etmesidir. Oylarını artırmak isteyen politikacıların politik karar alama süreçleri seçmen tercihlerine oldukça duyarlıdır. Ancak seçmenler, uzmanlığa sahip olmadıkları ekonomi gibi teknik konularda kolaylıkla dezenformasyonun tesirinde kalabilmektedir. Özellikle internet yoluyla yayılan ekonomik dezenformasyon, bilgi kaosu ve yorum anarşisiyle ekonomik gerçekleri gölgeleyerek gerçek durum ve koşullardan kopuk ekonomik algılara ve nihayetinde yanlış politik tercihlere sebep olmaktadır. Ekonomik dezenformasyonla mücadele, ekonomi güvenliğinin önemli bir meselesi olarak çözülmeyi beklemektedir.

Ekonomik Dezenformasyona Karşı Demokratik Ekonomi

Ekonominin içinde bulunduğu koşullara göre farklı görünümleri olan pratik zemin, bugün enflasyon olgusuyla karşımızda durmaktadır. Enflasyonun belki de en önemli etkisi insanların gelecek beklentilerini zayıflatması ve yaşanılan hayattan hoşnutsuzluğa sebep olmasıdır. Uzun süre devam eden yüksek enflasyon insanların gözlerindeki son umut ışıltılarının da sönmesine sebep olabilir. Hiçbir toplum fakirleşmeyi arzu etmez. Enflasyon, idarecilerin tercih ettiği ekonomi politikalarının bir sonucuysa ve toplum idarecilerin tercihlerini etkileyemiyorsa demokratik iktisat temelinden uzaklaşılmış demektir.  Ekonomi gibi teknik bir konuda ne kadar demokratik olunabileceği önemli bir tartışma konusudur. Ekonominin ve demokrasinin doğaları, bir arada bulunmaya elverişsiz olabilir mi? Platon, Devlet’inde demokrasinin doğasından şöyle bahseder:

Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar. Demokrasi despotluğa dönüşür. Demokrasinin esas prensibi, halkın hâkimiyetidir. Ama milletin idarecilerini iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim almış olması şarttır. Eğer bu temin edilemezse demokrasi, otokrasiye dönüşebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.

Aynı ifadeleri, belki de daha haklı bir ses tonuyla, ekonomi politikalarıyla ilgili sarf edebiliriz. Karmaşık piyasalar ve makro ekonomik politikalar ile küresel iktisadi nizam karşısında, bir hastanın doktora güvenmesi gibi, politika yapıcılara güvenmekten başka çare kalmıyor sanki. Unutulmamalıdır ki her para ve maliye politikasının bir maliyeti vardır ve politika yapıcılar bu maliyeti her şeyden habersiz(leştirilen) geniş halk kitlelerine ödetmeyi tercih etmektedir. Asimetrik bilgi sorununun bu kadar geniş kitleleri etkilediği daha başka çok az alandan bahsedebiliyoruz. Serbest piyasa kapitalizmi bu açıdan antidemokratik ve adaletsiz. Diğer taraftan ekonomik ajan(da)lardan iktisadi bilgi ve öngörüye sahip olanlar, politikalara göre önceden pozisyon alarak kısa vadeli spekülatif kazanç elde etmeyi tercih ediyorlar. Kısa vadeli bireysel kazanç, uzun vadede toplumun zararına olacak politikalar karşısında sessiz kalmaya sebep olabiliyor. Konu, politikalarda vücut bulan ortodoks ya da heterodoks teori tercihlerinden çok demokratik iktisat zemininden oldukça uzaklaşan, tüm dünyadaki oligarşik iktisattır. Aynı manzarayı küresel ölçekte seyretmek de mümkün; FED oligarşinin orkestra şefi, tüm diğer merkez bankaları ise FED’in verdiği notaya tabi olan orkestra üyeleridir.

Günümüzde iktisadi konular, toplumun her kesimi için gündelik hayatın giderek artan bir bölümünü işgal etmektedir. Özgül ağırlığı bu kadar yüksek, telafisi nesiller boyu süren sosyal ve bireysel etkileri olan bir konuda bu denli asimetrik bilgi olması kabul edilemez. Zira demokratik sistemler, halk denetimi varsayımıyla meşruiyet kazanmaktadır. Neredeyse tüm dünyada, halkın denetleme yeti ve becerilerinden mahrum olduğu, ancak maliyetine doğrudan katlandığı bir konuda demokratik meşruiyetten bahsetmek oldukça güç olacaktır.

Ekonomik dezenformasyonu engellemek, böylece yurttaşlara saptırılmamış, rasyonel ve özgür bir iktisadi karar alma ortamı tesis etmek devletin anayasal görevleri arasındadır. Ekonomideki teorik ve pratik zemine ek olarak Demokratik Ekonomi zemininin inşa edilmesi gereklidir. Bu zeminin muhtemel nitelikleri bir sonraki yazıda tartışılacaktır.

Görüş ve önerileriniz için yunusemreaydinbas@hotmail.com

Yunus Emre AYDINBAŞ

 


*  Yazarların görüşleri kendilerini bağlar.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun