Esma Vatandaş islamiktisadi.net okurları için yazdı!
12.ve 13. Yüzyıl gibi erken dönemlerde henüz müstakil bir iktisat disiplini yoktu. Bu sebeple diğer pek çok meselede olduğu gibi tüketim olgusu ve tüketici davranışları konusu da erken dönem İslam alimlerinin ilgi alanları arasında yer almaktaydı. Örneğin Gazali, Şeybani ve Şatibi, İbn Teymiyye gibi bazı isimler iktisadî olabildiğince yetkin bir usul ile incelemeye çalışmışlardır. Ancak salt bir iktisatçı olmadıkları için iktisadî meseleleri bütüncül biçimde ele alamamakla birlikte modern araç ve yöntemleri kullanmadıkları için de bir yönüyle eksik kalan çalışmalar oldukları söylenebilir. Ancak yine de bugüne önemli ölçüde ışık tutacak hem içeriğe hem de belli bir metodolojik sisteme sahip olduklarına karşı çıkılamaz. Bu erken dönem eserlerden sonra daha münhasır biçimde iktisadî meselelerin ele alındığı çalışmalar da olmuştur. Bugün ise geçmişteki bu eserler İslam iktisadı literatürü içinde “klasik eserler/kaynaklar” olarak karşılanmaktadır. İslam iktisadının bu klasik eserlerine dair bugünkü mevcut algıyı iki kısımda ele almak istiyorum. Öncelikle -bir giriş mahiyetinde- bu klasik eserlerin kapsam ve içerik olarak neye karşılık geldiği, bugünden nasıl tasnif edilip hangi başlıklar altında ele alındığı, nerelerden beslendikleri gibi hususları kısaca ifade etmek istiyorum.
İslam İktisadının Klasik Kaynakları: Oluşumu, Kapsamı ve Önde Gelen Örnekleri
Öncelikle belirtmek gerekir ki, İslam iktisadının klasik eserleri denildiğinde anlaşılması gereken içerik şuna tekabül eder: İktisadî düşünceye ilişkin açık ifadeler içeren İslâmî metinler. Önemli bir husus olarak; “İslâmî” kelimesinin, yaygın kanaatte, İslam’a dair düşünce ortaya koyma gayreti göstermiş olan herkes tarafından her türlü zihinsel faaliyet olarak geniş bir kapsamda ele alındığı söylenebilir (Orman, 1999). Burada dikkat çekilmiş olan bir başka husus ise “kaynaklar” ifadesinin aslında yalnızca yazılı olanları ya “metin” halinde olanları kapsıyor olmasıdır. Yani İslami litaratürde -müstakil değeri içinde elbette önemli bir yere sahip olan- sözlü kaynakların bu kapsama dahil olmadıkları hatırda tutulmalıdır. Sadece yazılı kaynak olarak metinlerin odak noktası olmasının ise, ilgili literatürden hareketle hem düşünce tarihine kaynak olabilmesi hem de bir düşünce adamının ilgili husustaki görüşlerini yansıtmaları açısından önem arz ettiği anlaşılmıştır. Orman (1999) çalışmasında, söz konusu kaynaklarının tasnifinde, bu kaynaklardaki iktisâdî düşünceye dair malzemenin hacmini temel kriter olarak almaktadır. Bu temel kriter ışığında ise ilgili metinlerin genel kaynaklar ve özel kaynaklar şeklinde iki kategoride ele alınabileceğini belirtmiştir.
Buna göre genel kaynaklar doğrudan iktisadi meselelere dair olmayıp dolaylı biçimde bulgulara ulaşılabilecek olan eserler olarak tanımlanabilir. Bu eserler genel itibariyle, Kuranı Kerim, hadisler ve hadis şerhleri, fıkıh ve fıkıh usulü, tefsir, kelam ve felsefe literatürü ile özellikle ahlak eserleri şeklinde sıralanabilir. Bununla birlikte Osmanlı dönemine özgü bazı farklı kaynakların da olduğu bilinmektedir. Bunlar layihalar (inhitat raporları), sefaret-nameler (devlet ricalinin yurtdışı gözlemleri), kanunnameler ve adalet nameler (iktisat hukuku meseleleri), siyaset ve idareye dair eserler gibi eserlerdir.
Özel kaynaklar ise doğrudan ve müstakil olarak iktisadî meselelerin ele alındığı eserlerden oluşmaktadır. Bunlar da yine Orman (1999) tarafından “farklı bir literatür ailesi oluşturan bağımsız “eserler” ve “münferit bağımsız eserler” şeklinde tasnif edilmiştir. Bu tür altındaki eserlerin en—nukud, ticaret, hisbe, harac ve emval, kesb literatürü şeklinde alt başlıkları olduğu literatürde görülmektedir. Bu eserlere dair en bilinen ve öne çıkan -bizim de derslerimizde ele aldığımız- eserlerden bazı örnekler şöyle sıralanabilir: Hisbe literatürüne dair İbn Teymiyye’nin (1263- 1329) el-Hisbe fil İslam’ı, Yahya b. Ömer’in (ö.289/901 veya 902) Ahkâmu’s-Sûk’u en bilinen örneklerdendir. Harac literatürüne ise İmam Ebû Yûsuf (113-182/731-798)’un ve Yahya b. Adem el-Kureşî (ö.203/818)’nin eserleri öne çıkmaktadır. Emval literatüründe Ebû Ubeyd el-Kasım b. Sellam (154-224/770-839)’ın ve Ebû Ca‘fer ed-Davûdî (ö.402/1012)’nin Kitâbu’l-Emvâl isimli eserleri yaygınlıkla bilinmektedir. Son olarak kesb literatüründe Ebû Abdullah Ahmed b. Harb en-Nisâburî (ö.234/848 veya 849) ve Şemsu’l-E’imme el-Hulvânî (ö. 456/1063)’nin Kitâbu’l-Kesb’i olsa da en meşhur olanı Şeybani’nin (Şeybânî (132- 189/749-804) el-İktisab fi’r-Rızkı’l-Mustatab eseridir. Ahlak literatüründe Tûsî’nin Ahlâk-ı Nâsırî’si, ed-Devvânî’nin Ahlâk-ı Celâlî’si ve Kınalızâde’nin Ahlâk-ı Âlâî’si bu türün en bilinen örnekleridir.
İslam İktisadının Klasik Kaynaklarına Karşı Bugünden Bir Bakış: Anlamı ve Değeri
Bu eserlerin kaleme alınmış olmasının bugün için iki büyük önemi olduğu söylenebilir. Birincisi, erken dönem İslam düşünürlerinin iktisadi meseleleri göz ardı etmeyip özel olarak konu edinmiş olmaları, ikincisi ise söz konusu klasik eserlerin konu edindikleri meseleleri ele alırken takip ettikleri metodolojidir. Örneğin İslam düşünce birikiminde, Ebû Yûsuf (113-182 h./731-798 m.)’un Kitâbu’l-Harac’ı gibi, müstakil olarak ve tamamıyla bir iktisadî mesele üzerine kaleme alınmış bir eserin yazımı 8. yüzyıl gibi erken bir tarihte gerçekleşirken Batı kültür tarihinde benzer çalışmalar ise ancak 14. yüzyılda yayın hayatında görünmeye başlayabilmiştir. Bu örnek, Müslüman düşünürlerin iktisadi meselelerin önemini ne kadar daha erken fark edip münhasır biçimde ele aldıklarını göstermesi bakımından önemlidir.
Klasik eserlere dair onları geçmişte de bugün de önemli ve değerli kılan bir diğer etken, çıkış noktalarının ve ortaya koydukları düşünceleri üretmede beslendikleri temel dayanakların Kuran ve sünnet olmasıdır. Bu, her dönemde her koşulda değişmeyen ana sabiteler olarak kalmıştır. Dolayısıyla yanlış metodoloji ya da dönemin imkanlarının yetersizliğinden ve hazır bulunuşluluktaki yetkinsizlikten dolayı bazı yanlış yorumlar geliştirilmişse de ana kaynaklar daima güvenli olmuştur. Bu durum da sonraki dönemlerdeki okurlara şahısların hata yapmış olabileceği, yanlış bulgulara ulaşmış olabileceği farkındalığını sağlayan önemli bir yaklaşımdır.
Klasik eserlerden inceleyebildiklerimizi genel olarak düşündüğümüzde, daha çok ahlaki yol gösterme, iktisat politikaları önerme, iktisadi düzenin idaresini betimleme ve ticarete dair işleyişe dair ilkeler bazı meselelerin öne çıktığını gördük. Bir diğer önemli tespit ise bu meselelerin incelenmesinde ve çözümlere kavuşturulmasında siyasi, ahlaki ve hukuki nedenlerin büyük rol oynamış olmasıdır. Bu iki önemli tespit, söz konusu klasik eserlerin o dönemin koşullarının ve örfünün etkisinde ve imkanlarında kaleme alındığını unutmamayı zorunlu kılar. Aksi takdirde bugünden bakarak o dönemlere eleştirel yaklaşmak anakronizme düşmeye sebep olacaktır. Her dönem her eser ya da her düşünce şahsiyeti kendi dönemi, içinde bulunduğu koşulları ve kendi bağlamında değerlendirilmelidir. Nitekim söz konusu klasik eserlerin sahipleri olan erken dönem İslam düşünürleri kendi yetkinlikleri ve dönemin şartları bağlamında olabilecek en iyi tespitleri ve çözüm önerileri bulmuşlardır. Örneğin; Şeybani kazanç meselelerinde kişilerin zorunlu ihtiyaçların temininin bir dini yükümlülük olduğunu ancak bazı koşulların ve sınırlılıkların olduğunu; Gazali ise israfın toplumsal maslahat açısından bir tehlike olduğunu ve ne gibi zararlara yol açtığını, kanaatkarlığın önemli bir erdem olduğunu vs dile getirmişlerdir. Bugünün kolay ve haksız para kazanma eğilimlerindeki artış sorunu ya da yaşanmakta olan kaynak krizleri de göz önüne alındığında bireylerin kendi geçimlerini sağlamalarının önemi ve dikkat edilmesi gereken koşulları ya da harcamaların ve kaynakların kullanımının dengeli yapılmasındaki önemin ne kadar uzun zaman önce fark edildiği anlaşılıyor olsa gerektir.
Bir diğer önemli yaklaşım olarak; söz konusu eserler tarihselci yaklaşım sahipleri tarafından da eleştiriye maruz kalmıştır. Tarihselci yaklaşım sahipleri bu klasik eserlerin ait oldukları dönemin zaman ve şartlarıyla sınırlı kalmış ve bugüne söyleyebilecekleri sözleri olmayan metinler olarak karşılamaktadır. Ancak bugünün şartlarından ve oldukça dönüşüp gelişmiş düşünce birikiminden bakarak geçmişe ve geçmiş klasik eserlere olumsuz bazı değerlendirmeler yapmak ya da eksiklikler bulmak yanlış olacaktır. O dönemin koşulları, gelişmişliği ve sonuçları açısından değerlendirildiğinde çok nitelikli ve önemli metinler oldukları ve içerik olarak çok fazla yararlanma mümkün olmasa da takip ettikleri metodolojiler itibariyle örnek teşkil edebilecekleri kabul edilecektir.
Klasik eserlere karşı yaklaşımlarda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise oryantalistlerin yaklaşımlarıdır. Maalesef ki bizim yani Müslümanların düşünce birikimine ait klasik eserleri batılı oryantalist düşünce adamları daha fazla dikkate almış; tahkik etmişler, tercüme etmişler üzerinde daha fazla çalışmışlardır. Hatta bizim de önümüze oryantalistler tarafından yayın hayatına kazandırılmış bazı klasikler de çıkabilmektedir. Ancak bu noktada gözden kaçırılmaması ve dikkatle yaklaşılması gereken bir husus vardır: Batılı oryantalist şahsiyetlerin çıkış noktaları Müslüman düşünce adamları gibi Kuran ve sünnet değildir. Buna ek olarak sahip oldukları ahlaki yapı da Müslüman şahsiyetlerin benimsedikleri ahlaki yaklaşımlardan farklılıklar gösterebilmektedir. Onların yaklaşımları, kendi sahip oldukları inanç, kültür ve örfün de etkisinin büyük olduğu bir zihniyetin ürünüdür. Kasıtlı olarak bazı çarpıtmalar yapabilecekleri gibi kasıt olmaksızın kendi birikim ve zihniyetlerinin etkisi sonucu yanlış düşüncelere sevk edecek vurgu ya da üretimler olabilmektedir. Dolayısıyla onların yorum ve katkılarına karşı ekstra dikkatli olunması gerektiği açıktır.
Sonuç:
İslam İktisadının klasik eserlerine karşı ilk yaklaşım olarak, onların birincil kaynakları (Kuran ve Sünnet) itibariyle büyük ölçüde güven ve kıymete haiz oldukları bilinmelidir. Buna bağlı olarak, hatalı tespitler ya da yanlış yorum ve kanaatlerin şahıslardan kaynaklanmış olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Diğer önemli bir yaklaşım, söz konusu klasik eserlerin kendi dönemlerinin, yaşam koşullarının, hâkim olan sosyal-siyasi-idari etkenlerin ve toplumda benimsenmiş olan örfün etkisi ile kaleme alındığı göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla o dönemin koşulları ve birikimi ile bugünkü birikim ve koşullar birbirine karıştırılmamalı yani bir anakronizme düşülmemelidir. Ancak buna karşın tarihselci yaklaşım sahiplerinin düştüğü hataya düşülmemeli; söz konusu klasik eserlerin yalnızca kaleme alındıkları dönemler için bir kıymet taşıyıp bugüne dair bir katkılarının olamayacağı yanılgısı benimsenmemelidir. Diğer yandan, Batılı oryantalistlerin klasik eserlere dair düşünce ve yorumlarına eleştirile bir bakış açısıyla yaklaşılması gerekmektedir. Onların kendi inanç, ahlak ve örfi ilkelerinden tamamıyla ârî bir zihniyete sahip olamayacakları için ortaya koyacakları her türlü zihni faaliyet ve düşünce üretiminde İslam düşüncesine aykırı katkılar olabileceği konusunda büyük bir farkındalık sahibi olunması gerekir. Son olarak bu klasik eserlerde -geçen uzun zaman ve elde edilen gelişmişlik sebebiyle- elbette bugünün meselelerine doğrudan bir çözüm önerisi aranamaz. Ancak bu eserlerin bugünden bakıldığındaki en büyük anlam ve değeri, içinde bulundukları dönemin koşulları içinde o günün sorunlarını nasıl tespit ettikleri ve tespit edilen sorunlara nasıl bir metodoloji kullanarak hangi sonuç ve çözümlere ulaştıklarını kavrama çabası olmalıdır.
Esma Vatandaş*
Kaynaklar:
Gazâlî, Ebû Hâmid Muhammed el-. İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn, çev. Ali Arslan. İstanbul:
Merve Yayınları, 2016.
Gazâlî, Ebû Hâmid Muhammed el-. Ahlâk Kitabı: Ravżatü’ṭ-ṭâlibîn ve Umdetu’sSâlikîn. çev. Seray Yıldız. İstanbul: İlke Yayıncılık, 4. Basım, 2017.
Orman, S. (1999). Başlangıcından Osmanlı’ya iktisadî düşünce tarihinin İslâmî kaynakları. Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, (6), 9-48.
Şeybânî, İmam Muhammed (1993). Kitâbü’l-Kesb—İslam İktisadında Helal Kazanç. (Şerh: Şemsü’l-Eimme es-Serahsî). Takdim ve Tercüme: Mustafa Baktır. İstanbul: Seha Neşriyat.
Tusî, Nasîruddîn (2007). Ahlâk-ı Nâsırî, (ed.: Tahir Özakkaş, çev.: Anar Gafarov, Zaur Şükürov). İstanbul: Litera Yay.
*Ömer Karaoğlu ile İslam İktisadının Klasik Kaynakları dersinde öğrenciler tarafından yapılmış tüm sunumlardan ve derste alınan notlardan faydalanılmıştır.
* İslam İktisadı ve Finansı Bölümü Doktora Öğrencisi; Maruf Vakfı İslam Ekonomisi Enstitüsü Araştırmacısı.