Şükrü Çağrı Çelik islamiktisadi.net okurları için GES ve diğer ekonomi tedbirlerini değerlendirdi!
10 Haziran 2022 tarihi alınan ekonomi tedbirleri sebebiyle önemli bir gün oldu. Normalde çok fazla şahit olmadığımız bir şekilde Hazine ve Maliye Bakanlığı, BDDK, SPK, TCMB gibi birçok kamu kuruluşu gece vakti bir dizi ekonomi tedbiri açıkladı (bu önlemler yeni adımlar silsilesi olarak isimlendirildi). Tedbirlerin açıklanmasından hemen önce olumlu beklentiye giren piyasalar sayesinde düşen döviz kurları, tedbirlerden sonra tekrardan artış gösterdi.
İlk önce alınan tedbirleri kısaca tekrar hatırlayalım: (https://www.dunya.com/ekonomi/hareketli-gecenin-ozeti-acilis-hazineden-kapanis-merkezden-haberi-660455 )
- Hazine ve Maliye Bakanlığı; TL teşvik için Gelire Endeksli Senet (GES) ihraç edecek. Bu yeni finansal ürünün, getirileri bazı KİT’lerin gelirlerine endeksli olarak çıkarılacak ve sadece gerçek kişilere sunulacak
- BDDK; “Kredi büyümesini yavaşlatmak için tüketici kredisine vade sınırı getirdi, kredi kartında asgari tutarı artırdı. 100 bin liranın üzerindeki bireysel kredilerin geri ödeme süresi 12 aya indi. 50 bin liradan 100 bin liraya kadar olan krediler için ödeme süresi 24 ay. Limiti 25 bin lira ve altı olan kredi kartlarında aylık minimum ödeme tutarı, aylık bakiyenin %20’si olacak. Daha yüksek limitli kartlar için minimum limit, aylık faturanın %40’ı olarak belirlenecek”
- “Daha önce yabancıların Türk Lirası’na erişimine getirilen sınırlama, belli kurallara bağlı olarak esnetilecek.”
- SPK; “Borsa İstanbul bünyesinde Emtia Borsası kuruldu. Böylece emtia yatırımı için yurt dışına gitmek zorunda kalan yatırımcılar, işlemlerini yurt içinde yapabilecek. Altın sertifikası ihracı için de çalışmalara başladı”
- TCMB; “Ticari kredilere yüzde 10 oranında uygulanan zorunlu karşılık oranı yüzde 20’ye çıkarıldı”
Birçok kurumun, üstelik gece vakti piyasalar kapalıyken bu kararları alması çok sık şahit olmadığımız bir olay. Şahsi yorumum tedbirlerin arka planında, döviz kuru ve enflasyonun yükselişinin durdurulması ile sermaye kontrollerinin geleceği yönündeki endişelerin önlenmesi (bkz:https://www.dunya.com/ekonomi/sp-turkiye-webinari-sermaye-kontrolu-riski-artiyor-haberi-660279) amaçları yer alıyor.
Nitekim Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan ikinci açıklamadaki ifadelerin beni desteklediğini düşünüyorum. Bu açıklamada (https://www.hmb.gov.tr/haberler/esgudum-ve-makro-ihtiyati-tedbirler-hakkinda-basin-aciklamasi) :
“…Bununla birlikte makro ekonomi politikamızda enflasyonla mücadele birincil önceliğini korumaktadır.
. … kamu harcamalarında etkinlik artırılarak tasarruf sağlanacaktır. Makro ihtiyati tedbirler güncel ekonomik koşullar gözetilerek etkin ve dinamik bir şekilde atılmaya devam edilecektir. Serbest piyasa kurallarından taviz verilmeden Türk Lirası kullanımını ve cazibesini artıracak uygulamalara devam edilecektir” gibi ifadeler öne çıkmaktadır.
Açıklamada yer alan “kamu harcamalarındaki etkinlik” (bazen de mali disiplin olarak da geçer), “düşük enflasyon” ve “serbest piyasa kurallarının korunması” hususları literatürde serbest piyasa kapitalizmi için kullanılan başlıca anahtar terimler. Bu terimler önde gelen uluslararası kuruluşların sıklıkla kullanılmakta. Örneğin IMF’nin verdiği krediler için uygulamayı şart koyduğu yapısal istikrar politikalarında ya da IMF yetkililerinin açıklamalarında bu terimler sıklıkla yer almaktadır (pozitif reel faiz, bütçe fazlası ya da faiz dışı bütçe fazlası, devalüasyon, özelleştirme gibi kavramlar da bunlarla beraber zikredilmektedir). Dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ilgili açıklamasının, uluslararası yatırımcıların endişelerinin giderilmesine yönelik olduğunu ve alınan tedbirlerin serbest piyasanın izin verdiği sınırlar çerçevesinde yapılacağını taahhüt edilmesi anlamına geldiğini düşünüyorum.
Döviz konusundaki yorumumu destekler nitelikte bir diğer açıklamaya, Bloomberg HT’deki ekonomi programında Ziya Akkurt’un yorumunda şahit oldum. Akkurt bu tedbirlerin döviz kurunun baskılanması amacıyla alındığını ifade ediyor. Bunun yanında tahsisli SWAP ve diğer hamlelerle döviz girişi amaçlandığı ifade ediyor. Keza geçen hafta alınan döviz kredilerinde zorunlu karşılıkların azaltılmasında da bu hamlenin yattığını düşünüyor. Yine SPK’nın yabancıları halka arzları teşvik etmesi de bu hamleyi tamamlamaktadır. (https://www.youtube.com/watch?v=OBbgII2E_DQ&t=710 )
Açıklanan tedbirlerde bir diğer amaç ise yurtiçindeki kredi kullanımının azaltılması olduğu görülüyor. Bu kapsamda kredi taksit sayısının azaltılması ve kredi kartı asgari ödeme tutarlarının arttırılması tedbirleri alınmış. Bunun yanında tedbirler açıklandıktan sonra getirilen yeni bir hamle ile tüketici kredilerinde de uygulanan vergilerin (BSMV’lerin) artışı da kredi maliyetlerini arttırarak kredi kullanımını zorlaştırmaktadır. Sanırım burada kredi kullanımı kısıtlanarak, talep enflasyonun artışının engellenmesi hedefleniyor.
Tüm bunların yanında açıklanan tedbirlerde öne çıkan enstrüman olarak Gelire Endeksli Senetler (GES) göze çarpıyor. GES’in; “Vatandaşın tasarruflarını Türk Lirası cinsi varlıklarda değerlendirmesi ve yatırımcı tabanının genişletilmesi” amacıyla uygulamaya konulacağı açıklandı.
GES’ler daha öncede uyguladığımız borç senetleri arasında. Buna göre “1990’lı yıllarda da yapılan ve 2010 yılına kadar ihraçları devam eden gelire endeksli senetler bir zarar etmesi mümkün olmayan kamu kurumuna endeksleniyor ve kupon ile ana para ödemeleri belirleniyor” (https://www.dunya.com/ekonomi/hazine-ges-ihracina-basliyor-haberi-660435).
Takip eden günde yapılan diğer açıklamada GES ile ilgili diğer ayrıntılar paylaşıldı. Buna göre GES için gelir endeksinin yapılacağı iki KİT; Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü (KGEM) olarak açıklandı. Ayrıca minimum 1000 liralık senet talep edilebilecek ve senedin yıllık bileşik getiri oranı % 23.04 olacak. 3 ayda bir ödenecek kuponlar ile asgari getiri garantisi uygulanacak. Referans değerin altında gelir getirmesi durumunda ekstra ödeme yapılacak. Bunun yanında Gelir Endeksi Senetlere (GES) konu olan KİT’lere (DHMİ ve KGEM) aktarılan hasılat performansı beklenenin üzerinde geldiğinde ise yatırımcılara ilave getiriler sağlanacak.
Burada dikkatimizi çeken ilk nokta seçilen iki KİT’in Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK) niteliğinde olması. “KİT ismi, 233 sayılı KHK’ye tabi ve sermayesinin tamamı devlete ait olan İDT ve KİK’lerin ortak adıdır. İDT: İktisadi alanda ticarî esaslara göre, kâr amacı güderek faaliyet gösteren teşebbüslerdir (Örneğin: MKEK ve TPAO). KİK: İktisadi alanda tekel niteliğini haiz mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üreten ve pazarlayan teşebbüslerdir (KEGM ve DHMİ)” (Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2021, Kamu İşletmeleri Raporu 2020, s.9). Tanımdan da anlaşılacağı üzere bu KİK’in en temel özellikleri kamu yararına tekel niteliğinde mal ve hizmet üretmesi. Dolayısıyla zarar etmesi çok mümkün olmayan kuruluşlar olması.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı Kamu İşletmeleri raporunda bu iki kamu kuruluşunun temel bilgileri şu şekilde:
- “KEGM’nin amacı; denizlerimizde ve karasularımızda seyreden Türk ve yabancı bayraklı gemilerin seyir güvenliğine yardımcı olmak, kıyı emniyeti ve gemi kurtarma hizmetleri yapmak ve bunlarla ilgili cihaz ve tesisleri kurmak, işletmek, can, mal ve gemi kurtarmak, yardım, çeki, batık çıkarmak ve bunlarla ilgili römorkaj ve dalgıçlık hizmetlerini yürütmektir. KEGM temel olarak belirlenen saha içerisinde tekel olmak üzere tüm denizlerde gemi kurtarma, tahlisiye (can kurtarma), gemi trafik hizmetleri, fenerler hizmeti (seyir yardımcılığı), telsiz hizmeti, kılavuzluk, römorkaj, palamar ve balıkadam hizmetlerinden oluşmak üzere faaliyetlerini sürdürmektedir”(HMB, 2021, s.65)
- “Türkiye havalimanlarının işletilmesi ile Türkiye hava sahasındaki hava trafiğinin düzenlenmesi ve kontrolü görevi, DHMİ Genel Müdürlüğünce yerine getirilmektedir” (HMB, 2021, s.61)
- “2020 yılına kadar kârlı bir şekilde faaliyetlerine devam eden kuruluş, 2020 yılında ortaya çıkan Covid-19 pandemisinin uçak ve yolcu trafiğini tamamen durdurarak sivil havacılık sektörünü olumsuz etkilemesi nedeniyle 2019 yılı kârına ilişkin olarak Hazineye olan temettü borcunu Bakanlık kararıyla bünyesinde tutmuştur. 2020 yılında, toplam 4,4 milyar TL düzeyinde gerçekleşen satış hasılatının 2,3 milyar TL’si işletme hizmetlerinden, 1,4 milyar TL’si seyrüsefer hizmetlerinden, 0,7 milyar TL’si ise terminal hizmetlerinden elde edilmiştir. Bir önceki yıla göre brüt satışlarda %46,3’lük bir düşüş gerçekleşmiştir. Covid-19 kaynaklı nedenlerle DHMİ 2020 yılını 2,1 milyar TL dönem zararı ile kapatmıştır.” ” (HMB, 2021, s.62)
Sonuç olarak GES’in her ne kadar gelir paylaşımını ya da ortaklığı konu edindiği ifade edilse de “borç senedi” olma özelliği daha fazla. Bu senetlerin tekel niteliğinde hizmet veren ve olağanüstü dönemler hariç zarar etmesi çok zor olan iki KİT’in gelirine endekslendiği görülüyor. Zarar etmeleri durumunda bile belirli referans değerinde bir garanti ediliyor. Ayrıca tıpkı Devlet İç Borçlanma Senetleri gibi GES’den elde edilen gelirler de vergi dışı tutuluyor. GES’in bir borç senedi olması ve devletin ihtiyaç duyduğu finansmanı cazip hale getirmesi için avantajlarla donatılması gayet normal.
Fakat burada GES’in Kamu-Özel Sektör ortaklığına dayalı bir uygulama olmadığını ya da ortaklık ekonomisine dayanmadığı yalnızca farklı türde bir borç senedi olduğunu belirtmek lazım. Nitekim 13.6.2022 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 8 ay (252 gün) vadeli, kuponsuz hazine bonosunun yüzde 23,67 basit faiz, %24,51 bileşik faiz oranından gerçekleştirdiğini görmekteyiz. (https://www.haberturk.com/hazine-1-5-milyar-lira-borclandi-3469434-ekonomi). Bu oran GES’in %23,04’lük getirisine çok yakın.
Esasında tüm bu uygulamalar daha uygun finansman kaynağı elde etmek için uygulanıyor. Yaşadığımız yüksek enflasyonist süreç, yatırımcıların finansman kararlarını zorlaştırıyor. Yüksek faiz de kamunun borç yükünü arttırıyor. Borç, faiz ve kur birbirini besleyen bir sarmalda ilerlerken, yeni alınacak önlemleri mecbur bırakıyor. 800’ü geçen CDS primleri borçlanma için ekstra bir maliyet kalemi oluşturuyor (yaklaşık %8’lik ek maliyet). Sonuç olarak devletin karşı karşıya kaldığı maliyetler için normalde uygulanmayan olağanüstü tedbirler sıklaşıyor. Başta Gelire Endeksli Senet (GES) olmak üzere alınan bütün ekonomik tedbirleri bu açıdan değerlendirmek lazım. Ekonominin daha istikrarlı hale gelmesi, (özellikle enflasyonun azaltılması) bu olağanüstü önlemleri azaltacaktır.
Şükrü Çağrı Çelik