Adil ekonomik düzen, özel mülkiyeti ve özgür girişimi yasaklayan, devlet için fertleri feda edip insani yetenekleri kısırlaştıran, temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, ahlak ve maneviyatı yozlaştıran komünist sistem ve sonrasında faiz ve fırsatçılık yoluyla sömürü sermayesini tekelleştiren; devletin dizginlerini ele geçirip fertleri demokrat robotlar haline getiren; küreselleşme adı altında insanlığı köleleştiren ve bu sistemi sürdürmek için savaş, işgal, anarşi, uyuşturucu, fuhuş, mafya gibi her türlü ahlaksızlığı ve zorbalığı mubah gören kapitalist sistemin bekleneni verememesi ve adaleti temin edememesi üzerine ihtiyaç duyulan ve bu ihtiyacın her geçen gün arttığı bir sistemdir.
Adil Düzen’de faiz olmaz. Çünkü faiz, haksızlıktır, zulümdür. Üretmeyenlerin üretenlerin elinden faiz miktarı kadar malı zorla almalarıdır. Kapitalist Düzen’de faiz nedir? Malı üretiyorsunuz, toplumun faydasına arz ediyorsunuz. Buna karşılık üretiminize eşdeğer tüketme hakkınızı gösteren senedinizi yani paranızı alıyorsunuz. Kapitalist Düzen’de bu parayı bir bankaya koyuyorsunuz. Bir yıl sonra faizinin ilavesi ile beraber bu para size iade ediliyor. Siz bu bir yılda yeni bir üretim yapmadınız. Buna mukabil size üretim yapmadan ilave bir tüketim hakkı veriliyor. Kapitalist Düzen bu tüketim hakkını nereden veriyor? Ya açıktan para basarak veriyor. Bu takdirde bu herkesin hakkını alıp size vermek demektir. Çünkü açıktan basılan para arz-talep kaidesine göre mevcut malların fiyatlarını yükseltir. Veyahut da başka bir üretenin hakkını alıp size vermektedir. Bu da o kimsenin yani üretenin, yani emekçinin, yani fakir fukaranın hakkını alıp, getirip size vermek demektir. Her ikisi de haksızlıktır ve zulümdür. Bunun için faiz yiyen insan, fakir fukaranın gözyaşını içen, etini ve kanını yiyen insan gibidir. Kan içen bir vampir durumundadır. Saadeti başkalarının ızdırabında arayan insan durumundadır.
Adil düzen akl-ı selimin, müspet bilimin, vicdani kanaat ve tatminin, tarihi birikim ve tecrübelerin, İlahi dinin prensiplerinin ve evrensel hukuk kaidelerinin ortaklaşa doğru bulduklarını kabul edip, yanlış bulduklarını ise sisteme dahil etmeme üzerine kurulmuştur.