Yazar Mustafa Özel, Türkiye Yazarlar Birliği’nin kırkıncı yılı kapsamında gerçekleştirilen Kırklar Meclisi’ne konuk oldu. Roman ile sosyal bilimler arasındaki ilişkiye değindi: Romancı hem farklı bakış açılarına sahip kişileri konuşturur hem kendi konuşur hem de okuyucunun konuşmasına kapı açar. Roman mert kurgudur, sosyal bilimler namert kurgu. Roman kurgusal olduğunu açık seçik beyan ediyor, diğerleri ise ‘gerçeği’ dile getirdikleri iddiasını hiç elden bırakmıyor.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin (TYB) kırkıncı yılı faaliyetleri kapsamında başlattığı; daha önce Beşir Ayvazoğlu, Rasim Özdenören, Arif Ay, Gökhan Özcan, Cemal Şakar, Hüseyin Atlansoy, D. Mehmet Doğan, Nabi Avcı, Kurtuluş Kayalı, Cihan Aktaş ve Sevinç Çokum’un konuk olduğu Kırklar Meclisi’nin 12’nci konuğu yazar Mustafa Özel’di. TYB Genel Merkezi Mehmet Âkif Divanı’nda gerçekleşen söyleşiyi hikâyeci eleştirmen Necip Tosun yönetti.
Edebiyat sevenlerin ve Özel’in okuyucularının büyük ilgi gösterdiği programda Özel Necip Fazıl’ın eserlerini çok erken yaşlarda okumaya başladığını ve üstattan çok şey öğrendiğini ifade etti. Özel “Üstat, ‘Batıcılar’ karşısında bize başımızı dik tutmayı öğretti. Bunun sevabı onun dünya ve ahiretini şenlendirmeye yeter bence. Fakat aşırı öfkesi, Namık Kemal’den Halit Ziya’ya kadar birçok önemli şahsiyeti tarihsel bağlam içinde doğru kavramamızı imkânsızlaştırdı. Sahte kahramanlar diye etiketleyip, hepsini bir kalemde silip attık. Öfkemiz haklı, hükmümüz hatalıydı” dedi.
Konuşmasında, roman ve sosyal bilimler arasındaki ilişkiye değinen Özel “Romancı hem çok farklı bakış açılarına sahip kişileri konuşturur, hem kendi konuşur, hem de okuyucunun konuşmasına kapı açar. Sosyal bilimciler hâlâ ‘Bu makalenin amacı’ diye başlar. Roman mert kurgudur, sosyal bilimler namert kurgu. Roman kendine fiction diyor, yani kurgusal olduğunu açık seçik beyan ediyor; diğerleri ise ‘gerçeği’ dile getirdikleri iddiasını hiç elden bırakmıyorlar. Aslında sosyal bilim yerine bilim de diyebilirdim. Bütün doğa yahut fen bilimleri de kurgulara dayanıyor” dedi.
Özel konuşmasında Don Kişot’u önemsediğini belirterek, şöyle devam etti: “Bu ‘komik’ adam! Ciddiyeti hüznünde saklı, hüzün ve aşkında. Haydar Ergülen’in bazı şairler için söylediği ‘vazifeli’ ifadesini en çok hak eden kurgu kahramanı Don Kişot’tur. İkinci cildin sonlarında, silahtarına şöyle diyordu: ‘Sen uyu Sanço, sen uyumak için doğmuşsun. Ben nöbet beklemek için doğmuşum. Bu nöbet, adalet nöbetidir.’
‘Roman Diliyle İktisat’ ve ‘Roman Diliyle Siyaset’ eserleri hakkında da bilgiler veren Mustafa Özel, roman gerçeğini, hayatın gerçeğinden daha gerçek hissetmeye başladığını dile getirdi. “Tarih, geçmişte yaşadıklarımız değil, gelecekte yaşamayı düşlediklerimizdir” diyen Özel, şöyle devam etti: “Lise yıllarında boyuna özetini çıkarıp durduğumuz ‘Sinekli Bakkal’da Halide Edib, Türk milletine şu derin mesajı veriyor: ‘Güçlü ve modern olmak istiyorsan, Şeytan’ın hakkını ver! Ama Allah’ı da gücendirme!’ Bugün hâlâ 83 yıl önce yazılan bu romanın içinde yaşıyoruz. Romancı, geleceğin tarihini yazar” dedi.
Modernizmin üç kurgusu var
Mustafa Özel “Kâğıt para olmasaydı kapitalizm olmazdı. Bunu keşfeden kişi de Gothe’dir. Eski toplumda lider ülke ekonomiye hâkimdi, bu devir bitti. Şimdi kâğıt paraya hükmedenler topluma hükmediyor” ifadesini kullandı. Özel, konuşmasında edebiyat üzerinden bir kapitalizm eleştirisi de yaparak “Modern olmak 500 yıllık bir olaydır, belki bizim için 100 yıllık olaydır ve bu yeni bir şeydir; bunun farkında olmamız lazım. Modernizmin üç kurgusu vardır: Kağıt para, ulus ve roman. Bu üçü insanoğlunun Allah’ın inayetiyle değil, şeytanın inayetiyle ortaya çıkardığı bir şeydir. Matbaa bunun aracıdır” diye konuştu.
Kaynak: https://www.karar.com/hayat-haberleri/roman-mert-sosyal-bilimler-namert-kurgu-1209735