Taha Eğri
Büyük umutlarla başlayan Arap ayaklanmaları, Ortadoğu coğrafyasında istikrarsızlık, yıkım ve milyonlarca insanın yerinden edilmesiyle sonuçlandı. Ayaklanmaların ilk çıkış noktası olan Tunus dışındaki ülkelerde siyasal ve ekonomik durum eskisinden daha kötü bir hal aldı. Mısır’da yaşanan askeri darbe binlerce insanın ölmesine ya da hapse atılmasına neden oldu. Ekonomik göstergeler ise olaylardan on yıl sonra ancak o dönemki seviyesine yaklaştı. Yemen’de ve Libya’da ise henüz bir merkezi hükümetten bahsetmek mümkün değil. Yaşanan iç savaş ise hem insan hayatını tehdit etmeye hem de ülkelerin altyapılarına zarar vermeye devam ediyor.
Kuşkusuz Arap ayaklanmalarından en çok etkilenen ve dünya gündeminde en çok yer tutan ülkesi ise Suriye’dir. Yaşanan iç savaş nedeniyle ortaya çıkan mülteci sorunu hem komşu ülkeleri hem de başta Avrupa olmak üzere diğer devletleri sürece dahil etmiştir. Diğer taraftan, bölgede ortaya çıkan DEAŞ terör örgütü tüm ülkelerin dikkatini bölgeye yöneltmiştir. Bu olaylarla bağlantılı olsa da siyasal gelişmelerin ötesine aşan bir şekilde Suriye toprakları süper güçlerin rekabet alanına dönüşmüştür. Terörle mücadele kılıfı altında ABD ve Rusya başta olmak üzere farklı devletler arasında bir mücadele başlamıştır. İlk dönemlerde “vekalet savaşları” şeklinde isimlendirilen, dış güçlerin yerelde desteklediği gruplar arasındaki mücadele son zamanlarda bu güçler arasında doğrudan bir mücadeleye dönüşmüştür.
DEAŞ’e karşı yapılan operasyonların sona yaklaşması, Beşşar Esad rejimin sert askeri müdahaleler sonucunda kazandığı mevziler Suriye’deki çatışmaların giderek biteceğini göstermektedir. DEAŞ tarafından kontrol edilen bölgelerin geri alınması, ordunun muhalifler karşısında birçok bölgede yönetimi tekrar ele geçirmesi çatışma bölgelerini azaltmıştır. Bu gelişmelerin sonucunda aslında temel aktörlerin sahada belirginleştiğini söylemek mümkündür.
İç savaşta sona doğru gelinmesiyle, birçok ülkenin aslında gizli ajandasında bulunan Suriye’nin yeniden yapılandırılması konusu açıktan tartışılmaya başlanmıştır. Savaşın en başından itibaren Esad rejiminin yanında yer alan İran ve Rusya, Suriye devletine ekonomik ve askeri yardımlar yapmaya ilk günden itibaren devam etmişlerdir. Bu bağlamda, İran’ın 6 milyar dolar Rusya’nın ise 3 milyar dolar yardımda bulunduğu iddia edilmektedir. Diğer taraftan, ABD’nin Suriye’deki olaylar başladığı tarihten itibaren 6.5 milyar dolar insani yardım harcaması yaptığı belirtilmektedir (Itani & Schneider, 2017, p. 3). Rusya’nın Akdeniz’de sahip olduğu askeri üssü güvence altında tutmak; İran’ın da Lübnan’da yer alan Hizbullah ile doğrudan ilişkilerini korumak için mevcut rejimin iktidarını devam ettirmek istediklerini, bundan dolayı bu maliyetleri çektiklerini söylemek mümkündür. Ancak, katlanılan bu ekonomik maliyetlerin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Bundan dolayı bu yatırımların stratejik çıkarların yanında iktisadi geri dönüşleri olması gerekmektedir. Örneğin, Nisan ayında Şam’ı ziyaret ederek Beşşar Esad ile görüşen Rus milletvekillerinin temel gündemi Suriye’nin yeniden yapılandırılması olmuştur. Yapılan görüşmelerde gerekli olan bütçe ve takvim üzerinde tartışmalar yapıldığı belirtilmektedir. Birleşik Rusya Partisi Genel Konseyi Sekreteri Andrei Turchak’a göre askeri safha sona ermiş, barış garanti altına alınmış ve artık Rus şirketlerinin alacağı rol de dahil olmak üzere Suriye Cumhuriyeti’nin yeniden inşası ve ekonomik meseleler gündemdedir (Miner, 2018). Diğer taraftan, ABD eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da yapmış olduğu bir sunumda Suriye’de yapılması gereken ilk eylemin “istikrarı” sağlamak olduğunu ancak istikrarın “ulus inşası” ya da “yeniden yapılanma” manasına gelmediğini ifade etmiştir (Burchfield, 2018).
Yeniden yapılandırma tartışmasının öneminin anlaşılması açısından yedinci yılına giren iç savaşın ortaya çıkardığı yıkımı kısaca özetlemek faydalı olacaktır. Yaşanan çatışmaların yol açtığı kayıpları tam olarak bilmek mümkün olmasa da Birlemiş Milletlere (UN) göre 500 bin insan hayatını kaybetmiştir. İç savaş 13 milyon insanın acil ihtiyaç sahibi olmasına yol açmış, 6.6 milyon kişiyi yerinden etmiştir (Refugees, n.d.). Resmi rakamlara göre 5.6 milyon insan mülteci statüsünde diğer ülkelere göç etmiş ya da kamplarda yaşamaktadır. Bunlardan 3.6 milyonu ise Türkiye’ye sığınmıştır. Siyasal olarak savaşın sonuna doğru geliniyor olsa da mülteci sorunu artarak devam etmektedir. Temmuz 2017- Mayıs 2018 arasında kayıtlı mülteci sayısı yaklaşık 1 milyon artmıştır (UNHCR, 2018). Bunda rejimin son bir yılda ilerleme kaydetmek adına uyguladığı yıkıcı askeri yöntemlerin payı çok büyüktür. İç savaşın sona ermesinden sonra yerlerinden edilen bu insanların tekrardan şehirlerine dönmesi ve başta barınma olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanması sorunların ilk sırasındadır.
Suriye’deki çatışmalar henüz sona ermediği için ortaya çıkan yıkımı tespit etmek çok zorlaşmaktadır. Ancak elde edilen rakamlar ışığında yıkımın büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Dünya Bankası 2017 yılında geniş kapsamlı bir rapor hazırlamış ve savaşın ortaya çıkardığı maliyetini tespit etmeye çalışmıştır (The World Bank, 2017). Bu rapora göre çatışmaların yoğunlaştığı Halep ve Humus başta olmak üzere ülkenin altyapısı ciddi bir şekilde zarar görmüştür. Toplam ev stokunun %8’i tamamen yıkılmış ve %23’ü hasar görmüştür. Konut kaybının, savaş sonrası dönemde yeniden yapılandırma çalışmalarında öncelikli olarak ele alınması gerekmektedir. Barınma kadar sağlık ve eğitim altyapısı da savaşta büyük yaralar almıştır. Sağlık tesislerinin %16’sı yıkılmış, yüzde 50’si ise hasar görmüştür. Benzer şekilde eğitim kurumlarının %10’u yıkılmış ve %53’ü ise hasar almıştır. Ekonomik ve sosyal hizmetlerin sürdürülebilmesi için hayati öneme sahip enerji üretim miktarı 2010 yılına göre %62.5 oranında azalmıştır. Bu düşüşün çoğunluğu yakıt eksikliğinden kaynaklansa da üretim kapasitesi de %30 oranında düşmüştür. Bunların yanında su üretim ve arıtma tesisleri de hasar almıştır. Su işleme tesislerinin üçte ikisi, pompa istasyonlarının yarısı, su kulelerinin üçte biri, arıtma tesislerin dörtte biri ve her altı su kuyusundan biri yıkılmış ya da hasara uğramıştır (The World Bank, 2017, pp. V–X).
Yaşanan savaşın etkisiyle ekonomik faaliyetler kesintiye uğramış, üretim azalmış ve ülkenin yabancı para rezervleri neredeyse tükenmiştir. Kamu borcu milli gelirin bir buçuk katına çıkmıştır. Milli gelir hesaplarına bakıldığında gayrisafi hasıla 2010 seviyesine göre %63 oranında düşmüştür. Yapılan hesaplamalara göre son yedi yılda kayıp 226 milyar dolara çıkmıştır. Temel gıdaya erişimde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Yapılan tahminlere göre Suriye’de yaşayan her on kişiden altısı şiddetli yoksulluk içerisinde bulunmaktadır (The World Bank, 2017).
Ekonomik olarak yaşanan bu kayıpların yeniden tesisi uzun yıllar alacaktır. Savaşın etkilerinin silinmesi ve kaybedilen sermaye stokunun yerine konması sağlansa bile beşeri sermayede yaşanan kayıplar ve savaşın etkileri ekonomik iyileşmenin normalden daha uzun sürmesine yol açacaktır. Psikolojik etkilerin yanında organizasyonel kayıplar da ekonominin normalleşmesini zorlaştırmaktadır. Toplumsal ağların kopması yeniden organizasyon ve istikrar için bir handikap niteliği taşımaktadır. Bundan dolayı, yeniden yapılandırma konusu sadece bir ekonomik plan niteliği taşımamakta, meselenin sosyal ve siyasal boyutları da bulunmaktadır. İnsani kayıplar ve kurumsal ilişkiler de bu bağlamda göz önünde bulundurulmalıdır (The World Bank, 2017, p. 95).
Yaşanan bu yıkımın yeniden yapılandırılması için kapsamlı ve çok taraflı politika ve eylem planlarının hazırlanması gerekmektedir. Ancak savaş sonrası bu sürecin nasıl yürütüleceği, kim tarafından kontrol edileceği ve hangi kaynaklarla finanse edileceği soruları ortada durmaktadır. Kuşkusuz bu soruların cevabı savaş sonrası yönetimin kimin elinde olacağıyla da ilgilidir. İktidara sahip olan tarafın uluslararası ilişkileri de Suriye’nin geleceğini şekillendirecektir. Amerika ve Fransa tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonrası Rus milletvekilleriyle görüşen Esad, “Ülkenin yeniden inşası için dış yardımlara ihtiyacı olacaktır ancak bu durum Batılı şirketler tarafından hoş karşılanmayacaktır” ifadesini kullanmıştır (Miner, 2018). Buna paralel olarak Rus enerji şirketlerinin, Suriye’nin enerji altyapısının onarılması ve üretiminin artırılması amacıyla projeler yürütmeye başladığı ve yeni projeler için görüşmeler yaptığı belirtilmektedir. Bu kapsamda, Suriye’nin Rusya Büyükelçisine göre “terörle mücadelede Suriye’ye yardım eden Rusya’nın, yatırımlar hususunda da en ön saflarda yer alması hakkı bulunmaktadır.” (RT, 2018). Uluslararası aktörlerden öne çıkan diğer bir ülke ise Çin’dir. Suriye rejimine yakın durması ve çatışmalara direk taraf olmaması açısından büyük avantaja sahip olan Çin, ekonomik yatırımları üstlenme noktasında girişimlerine başlamış ve Şam hükümetiyle görüşmelerini sürdürmektedir. Nisan 2017’de Şam’ı ziyaret eden bir heyet birçok hükümet yetkilisiyle görüşmüş ve yatırım imkanlarını müzakere etmiştir. Bu heyetin ziyareti Mayıs 2017 tarihinde Pekin’de “Suriye’nin Güvenliği ve Yeniden İnşası Sempozyumu”nun organize edilmesini sağlamıştır (Marks, 2018).
Suriye’nin savaş sonrası yeniden inşası için 400 milyar dolar gibi bir finansmana ihtiyaç duyduğu tahmin edilmektedir. Bu büyüklükteki bir yatırım nasıl finanse edileceği ise henüz bilinmemektedir. Ancak yeniden yapılanma süreci ekonomik etkisiyle birçok devletin ve şirketin dikkatini çekmektedir. Bu süreç, bahsi geçen yatırımları üstlenecek olan şirketlere getireceği ekonomik kâr kadar bu şirketlerin bulunduğu ülkelerin ekonomilerine de hem doğrudan hem de dolaylı olarak katma değer sağlayacaktır. Bu sebeple, siyasi olarak öne çıkan Suriye üzerindeki rekabetin arkasında büyük bir iktisadi çekişme de bulunmaktadır. Bu çekişme ise barışın sağlanması açısından önemli köşe taşlarından bir tanesini oluşturmaktadır. Rejimin kim tarafından elde tutulacağı, yatırım pastasından kimin daha büyük pay alacağını şekillendirecektir. Bundan dolayı, Rusya ve Amerika başta olmak üzere Suriye üzerindeki rekabetin çok boyutlu düşünülmesi gerekmektedir. Suriyelilerin kaderlerini doğrudan etkileyen ve insani değerleri göz ardı eden bu durum maalesef barışın tesisi için önem arz etmektedir. Siyasi gücün paylaşımı kadar ekonomik çıkarların bölüşülmesi de masadadır. Ancak, Suriye’nin geleceğinin sağlıklı bir şekilde inşa edilmesi için siyasal ve iktisadi kurumların doğru şekillendirilmesi gerekmektedir. Eğer kurumlar doğru bir şekilde inşa edilmezse ülkenin normalleşme süreci hedeflenenden uzun sürecek ve savaşa yol açan yapısal şartlar değişmeden kalmış olacaktır.
Kaynakça
- Burchfield, E. (2018, ubat). Stabilization vs Reconstruction: What is the Long Term Role of the US in Syria? Retrieved 2 May 2018, from http://www.atlanticcouncil.org/blogs/syriasource/stabilization-vs-recons…
- Itani, F., & Schneider, T. (2017). Rebuıldıng Syrıa A Localized Revitalization Strategy. The Atlantic Council.
Marks, J. (2018, March). In the Competition over Syria’s Reconstruction, China Is the Likely Winner. Retrieved 2 May 2018, from https://www.defenseone.com/ideas/2018/03/competition-over-syrias-reconst… - Miner, L. (2018, April 15). Western companies are not welcome in Syria to help with the rebuild. Retrieved 2 May 2018, from http://www.euronews.com/2018/04/15/no-western-companies-welcome-in-syria…
- Refugees, U. N. H. C. for. (n.d.). Syria emergency. Retrieved 4 May 2018, from http://www.unhcr.org/syria-emergency.html
- RT. (2018, Nisan). Russia rebuilding Syria’s energy sector. Retrieved 2 May 2018, from https://www.rt.com/business/423063-syria-energy-sector-russia/
- The World Bank. (2017). The Toll of War: The Economic and Social Consequences of the Conflict in Syria. Retrieved from http://www.worldbank.org/en/country/syria/publication/the-toll-of-war-th…
- UNHCR. (2018). Situation Syria Regional Refugee Response. Retrieved 4 May 2018, from https://data2.unhcr.org/en/situations/syria#_ga=2.246900160.574438321.15…
Kaynak: http://ilke.org.tr/yazilar/ic-savasin-ekonomik-etkileri-suriyenin-yeniden-yapilandirilmasi