Anasayfa Haber Katılım Bankacılığı ve Startup’ların Finansmanı: Mudarebe’nin Gizli Potansiyeli

Katılım Bankacılığı ve Startup’ların Finansmanı: Mudarebe’nin Gizli Potansiyeli

by

Şerafettin Özsoy

Girişimcilik ekosisteminin katılım bankalarından en büyük beklentisi girişimleri ve girişimcileri ortaklık modeliyle desteklemesidir. Faizsiz finans sisteminde, sermayesi olmayan  ama yeteneği ve fikirleri olan yeni nesil girişimcileri desteklemek için sık kullanılmayan ama büyük potansiyel taşıyan bir finansman yöntemi mevcut: Mudarebe.

Mudarebe temel olarak bankaların sermayeyi sağladığı, girişimcilerin ise emeğini ortaya koyduğu fon kullandırma yöntemidir. Genel olarak son yıllarda gittikçe yaygınlaşan yüksek teknoloji girişimciliği alanındaki risk sermayesi yatırım fonlarının gördüğü işlevi görüyor. Mudarebe yöntemi teorik olarak kulağa çok hoş gelse de Türkiye’de çok yaygın bir şekilde uygulanabilmiş bir model değil.

Mudarebenin yaygın olarak uygulanamaması üç temel sorundan kaynaklanıyordu. Birincisi  girişimcilerin nitelik sorunu, ikincisi girişimciye karşı güven sorunu (bankanın girişimciyi yeterince tanımama ve dolayısıyla güvenememe sorunu) üçüncüsü yüksek katma değerli sektörlerde Türkiye’de yeterince start up çıkamaması sorunu. Fakat son yıllarda internet ve teknoloji girişimciliğinin Türkiye’de gelişmesiyle mudarebenin uygulama sorunlarının önemli ölçüde ortadan kaldırılabilme  imkanı doğdu.

  1. Girişimcilerin Nitelik Sorunu:

Türkiye’de iyi okullardan mezun olan nitelikli gençler için yakın zamana kadar tek bir kariyer seçeneği vardı: ücretli çalışan olmak. İyi okullardan mezun olan nitelikli çalışanlar Türkiye’nin önde gelen büyük şirketlerinde işe girmek için sıraya girmiş durumdaydılar. Dolayısıyla kendi işini kurmak isteyen gençlerin niteliği nispeten biraz daha zayıf durumdaydı. Dolayısıyla bu kategorideki genç girişimciler katılım bankalarına mudarebe kullanmak için gittiklerinde ezici çoğunluğu reddediliyordu.

Daha önce yatırım için melek yatırımcıların, yatırım fonlarının kapılarını aşındıran internet ve teknoloji tabanlı yeni nesil girişimcilerin çok iyi bildikleri bazı süreçler vardır: Her şeyden önce detaylı çalışılmış bir iş planınız ve finansal öngörülerinizin olduğu fizibilite planlarınız olmalı. Ayrıca iş fikri belli prototip aşamalarını geçmiş ve ölçeklenebilir bir büyüme sağlayacak kadar sağlam ve yenilikçi olmalı. Hem bu tip dokümanları hazırlayabilmek hem de yatırımcılarla bu tip ilişkileri kurabilmek ve yönetebilmek için kişisel olarak iyi eğitimli, iyi donanımlı ve yetenekli bireyler olmanız gerekiyor. Son yıllarda bu tip nitelikli gençlerin girişimciliği de bir kariyer opsiyonu olarak tercih etmeye başlaması mudarebenin de önünü açan bir gelişme oldu.

 Bankanın Girişimciye Karşı Güven Sorunu:

İş dünyasında ortaklık oldukça zor bir iş. Kurulurken zor ama ayrılırken çok daha zor bir süreç işliyor. Çoğu zaman yakın arkadaşlar ve akrabalar bile aralarında oluşan güven sorununu aşamıyorlar. Böyle bir ortamda bir bankanın tanımadığı ve üstelik tecrübesiz genç bir girişimciye ortak olup hem kendi sermayesini hem de kendisine paralarını emanet eden müşterilerinin sermayelerini tehlikeye atmasını beklemek çok anlamlı değil. Birçok girişimci bugüne kadar katılım bankalarına yatırım sermayesi bulma ümidiyle gidip, moralleri bozulup ayrılmıştır. Fakat teknoloji tabanlı yatırımlarda güven ve yeterince tanıma sorununu aşacak çok güzel ve faydalı ara süreçler ortaya çıktı:

Türkiye’de bazı katılım bankaları genç girişimcilere yatırım desteği vermeden önce açtıkları kuluçka ve hızlandırma merkezlerinde girişimcileri minimum 6 aylık programlara alıyorlar. (Albaraka Türk Garaj ve Kuveyt Türk Lonca Girişim Merkezi ) Buralarda hem girişimcilerin fikirlerini olgunlaştırıyorlar  hem de çeşitli eğitimler ve mentorluklar veriyorlar. Bu karşılıklı etkileşimin en güzel yanı da banka girişimci adayını her yönüyle tanımak için oldukça geniş bir zamana sahip oluyor. Bu süreçte banka hem kişilik özelliklerini hem de iş fikrinin olgunluğunu ve kalitesini beğendiği girişimcilerle süreci ilerletme fırsatına sahip oluyor. Buna göre sonraki süreçte sermaye yatırımını daha emin bir şekilde yapabiliyor. Halbuki daha önceleri girişimci geliyordu ve bankadaki yetkililerle birkaç saatlik birkaç toplantı ile bu güven ve tanıma sorunu aşılmaya çalışılıyordu. Fakat bu sorunun aşılmasının pek mümkün olmadığı düşünüldüğü için katılım bankaları bu tip bir fon kullandırma işlemine sıcak bakmıyorlardı.

3.Yüksek Katma Değerli Sektörlerdeki Start up Eksikliği Sorunu:

Katılım bankaları için en sık kullandıkları murabaha yöntemi (peşin al vadeli sat modeli-geleneksel kredinin katılım bankalarındaki muadili olan yöntem) mudarebe ortaklık modeline göre oldukça kolay uygulanabilen ve rahat gelir üretebilen bir yöntemdir. Banka tarafından bakıldığında (eğer özel bir sosyal sorumluluk amacı yoksa) ticari olarak kolay ve karlı olanı tercih etmek tabi ki ilk yol olur. Bu nedenle bankayı ticari olarak heyecanlandıracak bir şeyler olmalı ki banka mudarebeye yönelsin. Yani banka mudarebe ortaklık yöntemiyle fon kullandırdığında murabaha finansman yöntemine göre çok daha fazla kazanç sağlıyor olmalı. Üstelik mudarebe ortaklık yönteminde paranın hiç geri gelmeme veya sermayeden çok azının geri gelme gibi riskleri çok daha fazla. Dolayısıyla elde edilecek kazanç öyle cazip olmalı ki hem murabahayla kredi vermeye tercih edilebilmeli hem de ortaklığın risklerini göze almaya değebilmeli. Böyle bir kazancı geleneksel sektörlerde yakalamak neredeyse imkansız. Böyle bir üstel büyüme ancak yüksek katma değerli, yüksek teknoloji tabanlı sektörlerde karşımıza çıkıyor. Örneğin, arkasında Ar-ge çalışmalarının, patentlerin yer aldığı biyoteknoloji uygulamaları, ödeme sistemlerinde çığır açan blockchain tabanlı fintech’ler, yapay zeka tabanlı sanal finansal robo danışmanlar, otonom araçlar gibi girişimler barındırdıkları üstel büyüme ve büyük ticari kar fırsatlarıyla yatırımcıların gözdesi oluyorlar. Bu tarz girişimlerde katılım bankaları artık kredi vermek yerine ortak olarak bu büyük kazançtan pay almak istiyorlar. Bu gelişmeler ülkemiz için henüz çok yeni sayılabilir. Şu anlık bu kapsamda iki adet yatırım fonu mevcut (Kuveyt Türk – Vakıf Katılım ortaklığındaki Teknogirişim GSYF ve Albaraka Türk Fintech GSYF) ama zamanla diğer katılım bankalarının da  bu yoldan ilerlemesi muhtemel.

Sonuç

Sonuç olarak ortaya çıkan durum, girişimcilik ekosistemini yakından takip edenler için çok net bir şeyi gösteriyor: Katılım bankacılığının en temel fon kullandırma modellerinden birisi olan emek-sermaye ortaklığına dayalı mudarebe yöntemine büyük bir ihtiyaç var. Yakın zamana kadar bu modeli uygulamanın önünde üç temel engel vardı. Fakat son yıllarda ortaya çıkan gerek sosyal gerekse teknolojik gelişmeler Türkiye’de katılım bankalarının bu modeli uygulamasının önünü her geçen gün daha fazla açıyor. Burada katılım bankalarına büyük görevlerin düştüğü aşikar. Katılım bankaları mudarebenin rahatlıkla uygulanabileceği gerekli zemini sağlamak için yeni nesil girişimcilik ve inovasyon uygulamalarına hem ciddi kaynaklar sarf etmeliler hem de yönetici kadrolarıyla bu  uygulamaların destekçisi ve takipçisi olmalılar. Çünkü hem katılım bankacılığı hem de girişimcilik ekosisteminin paydaşları uzun zamandır mudarebe modelinin yaygınlaştırılmasını bekliyorlar.

Kaynak: Dünya

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun