Anasayfa Röportaj Esma Vatandaş ile “İslam İktisadı Çalışmak” Üzerine Röportaj

Esma Vatandaş ile “İslam İktisadı Çalışmak” Üzerine Röportaj

by

İslam İktisadı alanı her geçen gün büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Türkiye’de de İslam İktisadına ilgi gün geçtikçe artıyor. Bu ilginin artmasıyla birlikte İslam İktisadı çalışan yeni kuşak araştırmacıların sayısı da artıyor. Biz de islamiktisadi.net olarak akademik çalışmalarını İslam İktisadı üzerine yoğunlaştıran ve çalışmalarını bu yönde yapan yeni kuşak araştırmacılardan Esma Vatandaş ile “İslam İktisadı Çalışmak” üzerine bir röportaj yaptık.

“İslami Bağlılığı Olan Bireylerin Tüketim Davranışlarının İhtiyaç-İsraf Ekseninde İncelenmesi: İstanbul Örneği” konusu ile Yüksek Lisans tezini İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam İktisadı ve Finansı ingilizce bölümünde yazan Esma Vatandaş şuan İstanbul Üniversitesi’nde yine İslam İktisadı ve Finansı alanında doktorasına devam ediyor.  Biz de bir yeni kuşak genç araştırmacı olarak Esma Vatandaş’ın tecrübelerini dinledik, neden İslam İktisadı’nı çalıştığını ve İslam İktisadı çalışmaya dair motivasyon kaynaklarını sorduk. Alanla ilgili genel ve özel değerlendirmelerini ve bu alanı seçecek genç araştırmacı adaylarına yönelik tavsiyelerini aldık.

Samimi bir üslup ve gerçekçi bir anlatımla yapmaya çalıştığımız bu röportajın alanla ilgili çalışma yapmayı düşünen genç araştırmacı adayları ve alanın ilgilileri için faydalı olmasını umuyoruz. Buyrun röportajımıza 🙂

Merhaba Esma Hanım, öncelikle sizi tanıyalım?

Adım Esma Vatandaş. İzmirliyim; üniversiteye kadar olan öğrenim sürecimi İzmir’de tamamladım. Lisans alanım İlahiyat. Okumayı öğrendiğim çocuk yaşlarımdan itibaren kitapları hep çok sevdim ve sürekli okudum. Bu sebeple lisans sürecimde paralel olarak multidisipliner okumalar ve çalışmalar yapma imkânı sunan 3 yıllık İLEM Eğitim Programına devam ettim. Lisansımın son senesindeyken akademiye devam etmeye karar verdim ve ihtisas alanı olarak İslam İktisadını seçtim. 

Mezun olur olmaz yüksek lisansa başlayamasam da özellikle bu alana dair bireysel okumalara yoğunlaştım. Çalışmaya verdiğim önemden dolayı üniversiteye başladığım günden itibaren çeşitli işlerde çalıştım. Kütüphanecilik yaptım; sonra uzun yıllar Türkçe, Matematik, Arapça alanlarında özel dersler verdim; İLEM’de 2 yıl koordinatör yardımcısı olarak çalıştıktan sonra 1 yıl kolejde öğretmenlik yaptım. 

Bu detaylara aslında şundan dolayı yer veriyorum. Akademide çalıştığınız alan ile sahada çalıştığınız alanlar farklı olduğunda akademi ister istemez sekteye uğruyor. Bu sebeple 4 yıl önce hem akademide hem de işte/sahada tek bir alana kanalize olabileceğim Maruf Vakfı İslam Ekonomisi Enstitüsü’nde çalışmaya başladım. Şu an halihazırda Maruf Vakfı İslam Ekonomisi Enstitüsü araştırmacısı olarak çalışmalarıma devam ediyorum. Evliyim ve 1 çocuğum var.

İslam İktisadını neden seçtiniz? Çalışma alanı olarak “İslam İktisadı’nı” seçmenizdeki motivasyon kaynaklarınız nelerdi?

Aslında bu sorunun biri duygusal diğeri mantıksal olarak iki cevabı var. Duygusal motivasyon kaynağım çocukluğumdan gelir: 90’ların sonlarında ailemin maddi durumu çok iyi değildi, ben ailemin beşinci çocuğuydum ve bir de kardeşim olacaktı. Babam personel servisi şoförlüğü yapıyordu ve çalıştığı şirket her birkaç senede bir periyodik olarak araçların yenilenmesini şart koşuyordu. E tabi bu sürekli yenileme krediyle sağlanabiliyordu ve neredeyse kredilerin ödemeleri tamamlanmadan aracın yenilenme zamanının geldiği bir kısır döngü hakimdi.  Tüm ihtiyaçların sürekli ertelenmesi gerektiğinde babam hep “borcum bitince” diye başlayan cümleler kurmak zorunda kalıyordu. O zamanlar evde en çok duyduğum şey şuydu: “Faiz!” Ne olduğunu o zamanlar bilmediğim bu kavramın çocuk kafamda “mutluluk sevmeyen bir canavar” gibi şekillendiğini hatırlıyorum. İşte ben o zamanlardan itibaren insanların mutluluklarını gölgeleyen bu faizden nasıl kurtulabiliriz hep bunu bulmak istedim.

“İnsanların mutluluklarını gölgeleyen faizden nasıl kurtulabileceğimizi hep bulmak isterdim.”

Mantıksal olan motivasyon kaynağıma gelirsek, ben lisans sürecinde hep multidisipliner çalışmalara ilgi duydum. Özellikle sosyal bilimler alanındaki hemen her disiplinin birbiriyle ilişkili olduğunu ve herhangi biri içerisinde nitelikli çalışmalar yapabilmek için o yakın ilişkilerin, aralardaki bağların iyi kavranması gerektiğini fark ettim. Bu minvalde okumalar yaptığımda en keyifle okumalar ve araştırmalar yaptığım alanın çalışma, harcama, zekat ile paylaşım, kaynakların sürdürülebilirliği, işçiler ve işverenler, vakıflar gibi konular olduğunu fark ettim. Son olarak da hem lisans bitirme tezimde hem de İLEM’den mezun olabilmek için yapacağım çalışmada bu konular arasından seçerek bu alanda çalışmalar yapmayı severek sürdürüp sürdüremeyeceğimi denedim. Bu noktada desteği büyük olan Rahile Yılmaz Kızılkayaya teşekkür ederim. Sürecin sonunda keyifle devam ettikten sonra böylece bu alana yönelmiş oldum.

Uzun vadede çalışmayı düşünüyor musunuz, İslam İktisadında özel olarak çalıştığınız bir alan var mı?

Açıkçası idealist bir yaklaşımım var biraz; İslam iktisadının başında “İslam” ibaresi olmadan kullandığımız halinde de Müslümanların inanç ve ahlaklarına uygun bir iktisadi sistemin anlaşıldığı günleri görebilmek için çalışmak gibi… Çünkü bana göre “İslam iktisadı” diye bir tabir olamaz; iktisat iktisattır. Uhrevi başka bir disiplin üretmiyoruz biz. Yalnızca Müslümanların itikadlarına ve ahlaki değerlerine uymayan ilkeler, faaliyetler, kurumlar olamaz; onların yeniden inşa edilmesi gerekir. 

Fakat zaman zaman ütopik mi düşünüyorum diye kendimi sorgularken bulduğum da olmuyor değil. Yani Türkiye’de her an her şey değişebildiği için tahayyüllerimizde de belirsizlik hâkim oluyor maalesef. Ama inanmak istiyorum çünkü insan ancak derin bir şekilde inandığı şeyler uğrunda vazgeçmeden mücadele verebilir diye düşünüyorum. Ve biliyorum ki Müslüman bir toplum olarak bizler için bir iktisadi sistem değişikliği şart ve bunu inanan hatta inanmayanlar dahi kabul ediyor. Bize düşen bu sistemi olabildiğince evrensel düzeyde, kapsayıcı bir yaklaşımla, bugünün sorunlarını çözebilecek yeterlilikteki araçlarla destekleyerek ve en önemlisi yalnızca İslami ilkelere uyduğu için değil aynı zamanda gerçekten insani olan ilkeleri savunduğu için inşa etmeye çalışmaktır. 

“Ama inanmak istiyorum çünkü insan ancak derin bir şekilde inandığı şeyler uğrunda vazgeçmeden mücadele verebilir diye düşünüyorum. Ve biliyorum ki Müslüman bir toplum olarak bizler için bir iktisadi sistem değişikliği şart ve bunu inanan hatta inanmayanlar dahi kabul ediyor.”

İşte ben bu zeminin oluşturulabilmesi için çalışabildiğim kadar uzun çalışmayı istiyorum. Özel olarak çalıştığım bir konu henüz tam olarak yok hala genel okumalarımı yapıyorum ve eksiklerimi tamamlama çabam devam ediyor. Bununla birlikte yüksek lisans tezimde Müslümanlanların tüketim hassasiyetlerini çalışmıştım ve dikkate değer sonuçlar bulmuştum. Tüketim meselesinin ekonominin en kilit konularından biri olduğunu düşünüyorum. Bu alanda daha da yoğunlaşmayı düşünebilirim.

Alanın size katkıları oldu mu, olduysa nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir özel değerlendirme alabilir miyiz?

Alanın bana kuşkusuz çok fazla katkısı oldu. En başta çok farklı disiplinlerin bir arada işlenebildiği bir alan olduğu için sürekli farklı kanallardan okumalar yapmam ve literatürün akışına ilişkin vukufiyetimi canlı tutmam gerekiyor. Ayrıca alanın kendi bireysel iktisadi davranışlarımı düzenlememde, tüketime ilişkin farkındalığımda daha hassas davranmamda da büyük bir etkisi oldu. 

Diğer yandan, alanın kaynaklarından biri olan Kuran-ı Kerime başvurdukça -çalıştığım kurumdaki Kuran ve Ekonomi derslerinin de etkisiyle- daha önce ayetleri çok daha ruhani bir boyutta okuduğumu fakat aslında öyle olmadığını ruhani olduğu kadar dünyevi, ekonomik pek çok ilke barındırdığını, insanlık için daha yaşanabilir bir dünyayı mümkün kılabilecek pek çok ayet bulunduğunu idrak etmek oldu. 

“Biz istediğimiz kadar “karz-ı hasen” ilkesinin gerekliliğinden, yararlarından, sonuçlarından bahsedelim; yazalım, yayınlar yapalım kendimiz kalkıp bir yakınımız bu şekilde bir borç istediğinde kaçacak yer arıyorsak başarılı olamayız.”

Son olarak, bu alanda masanın başında oturup sadece okuyarak yazarak bir sistem değişikliğine zemin hazırlanamayacağını, olması gerekenlerin “nasılını” bizzat sahada örneğini göstererek ve elini taşın altına koyarak yapılabileceğini öğrenmek oldu. Yani mesela biz istediğimiz kadar “karz-ı hasen” ilkesinin gerekliliğinden, yararlarından, sonuçlarından bahsedelim; yazalım, yayınlar yapalım kendimiz kalkıp bir yakınımız bu şekilde bir borç istediğinde kaçacak yer arıyorsak başarılı olamayız. Kayda değer biz sermayemiz varsa ama biz onu dolaşımda tutmak ya da işletip çoğaltmak bu vesileyle de pek çok kişinin istihdamına olanak sağlamak yerine güvenceli şekillerde elde tutuyorsak ya da sürekli olarak gayri menkullere yatırıyorsak orada sorun var demektir.

Akademik olarak “İslam İktisadı” alanında çalışıyorsunuz.  Bu alanın kendine özel sorunları, zorlukları var. Bunun hakkında neler söylemek istersiniz? Bir genel değerlendirme alabilir miyiz?

Elbette, her alanda olduğu gibi bizim alanda da var; hatta bizim alanda biraz daha fazla var. En başta ismindeki “İslam” nitelemesi sebebiyle, kendi içimizde bile çok farklı algılayanlar olabiliyor. Klasik iktisatçılar ise zaten hiç kabul etmiyorlar, bilimsellikten uzak olmak ile yargılanıyor nitekim… Onun dışında İslami finans kısmıyla alakalı sorunları ve zorlukları var. Temelden orijinal olarak teşekkül etmiş bir sistem olmayıp konvansiyonel bankalar ve faizli finans kurumlarının İslamileştirilmeye çalışılmış versiyonları olduğu için zorluklar yaşanıyor.

Bir diğer zorluk alanın sadece İslami finanstan ibaretmiş gibi algılanması olarak karşımıza çıkıyor. Bu alan sadece katılım bankalarının ve diğer finans kurumlarının meselelerinden ibaret değil, ciddi bir düşünce tarihi birikimi var, kurumlar ve sistemler var, islam iktisat tarihi var; hem klasik hem çağdaş dönemde bu alana emek vermiş pek çok isim ve pek çok eser var. Tüm bunların çalışılması gerekiyor. Bu alan en temelde zihni bir dönüşüm gerektiren belli ilkeler sunuyor aslında bize ve hala çalışılmamış pek çok konu var. Yani sadece faiz meselesi odağında değil iktisadın bilimsel ve formel tüm alanlarına hakim olarak üretim, tüketim, bölüşüm, sermaye, piyasalar, iş hukuku, ticaret vs tüm meseleleri çalışmamız bu alanı bir kısır alan gibi görmememiz ve göstermemiz gerekiyor. Sadece tek bir fark tüm bunları Müslüman bir bakış açısıyla ele almamız gerekiyor. Bunu başardığımızda işte o zaman belki kendi iktisadi sistemimizi kurmuş olabileceğiz.

Bir kadın araştırmacı olarak alanı nasıl değerlendiriyorsunuz,  ekstra yükümlülükleriniz, zorluklarınız oluyor mu? 

Açıkçası ben pek çok konuda, özellikle de ilim konularında pek kadın-erkek ayrımı yapan biri değilim. Genelde doğrudan “insan” olarak bakıyorum. Bununla birlikte, maalesef ki, “erkek egemen” toplum yapımızın bir sonucu olarak kadınların sürekli olarak ötekileştirildiği bir gerçek. Bu noktada kadına da erkeğe de ayrıştırmadan “insan” olarak bakmalıyız evet fakat insani farklılıklarını da göz önüne almamız gerekiyor. Kadın yarın bir gün evlenir ya da çocuk sahibi olur da çalışmalarını aksatır diye akademide de iş başvurularında da elenebiliyor mesela. Kadının gündelik hayatta evde yaptığı yemek, temizlik vs pek çok sorumluluğu erkekler de paylaşsa bile yine de esas yük çoğu zaman kadında oluyor. Diğer yandan hamileliği kadın yaşıyor, doğumu kadın yapıyor, çocuk doğunca beslenme, uyku vs gibi pek çok ihtiyacında esas yükü, ağır sorumluluğu “anne” olarak kadın alıyor. Erkeklerden bu kadar farklılığı olan kadından evde hiçbir şeyin aksamaması; çalışma hayatında erkeklerden farksız çalışması bekleniyor. Nüfus devam etsin; kadınlar doğum yapsın ama ekonomik değer üretmeye de devam etsin, erkek çalışanlar gibi mesai yapsın, doğum iznine çıkmasın, bebeği hastalandığında yine de işe gelsin, kadın hiç yorulmasın, hiç hasta olmasın isteniyor; yani kadın bir makine, bir robot gibi varsayılıyor. Evle ilgili sorumluluklarda kadın ile erkeğin olabildiğince dengeli paylaşım yapması; işyerlerinde de kadın için yalnızca kadın olması hasebiyle olan bu farklılıklarına göre düzenlemeler yapılması gerekiyor. Gerek eşler olarak gerekse işyerlerinde ya da akademideki “üstler” olarak erkeklerin kadınları ve kadınların bu insani noktadaki farklılıklarını idrak etmeleri ve empati kurmaları gerekiyor. Çünkü kadının evde ev işleriyle, çocuklarıyla ve ev ekonomisiyle ilgilenmesinin de ciddi bir ekonomik değer olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum.

“Gerek eşler olarak gerekse işyerlerinde ya da akademideki “üstler” olarak erkeklerin kadınları ve kadınların bu insani noktadaki farklılıklarını idrak etmeleri ve empati kurmaları gerekiyor.”

Tüm bunların yanında, kadınların azimle yollarına devam etmesi ve bu zorlukları aşmak için kendi payına düşeni yapması gerektiğini savunuyorum. Benim annelik yolculuğum yüksek riskli bir süreçti ve o dönemde hem çalışmaya hem de yüksek lisansımın derslerine devam ettim, anlayışlı olanlar oldu olmayanlar oldu; çok zorlandım ama oğlumu kucağıma aldığım gün akademik bir dergide bir çalışmam yayınlandığında tarifsiz bir mutluluk içindeydim. Sonrasında oğlumla birlikte yüksek lisans tezimi yazmaya başladım bazen günlerce hafta birkaç hafta tezime hiç bakamadığım olurdu ama o noktada da başıma gelen en güzel şey harika bir tez danışmanım olmasıydı. Zeyneb Hafsa Orhan hocam beni her zaman çok iyi anladı, motive etti ve pes etmememi sağladı; daima dualarımdadır. Nihayet tezimin son aşamasına geldiğimde oğlum diş çıkarma dönemindeydi ve kucağımda 38,5 ateşle yatarken tezin son revizelerini yapıyordum. Özellikle anne olduktan sonra çalışmalarımla ilgili verili son tarihlere çoğu zaman uyamadım.

Önceleri kendi kendimi çok yargılıyordum planlama yaparsan aksamalar olmaz diye. Fakat sonra kendime yüklenmeyi bıraktım ve tek başıma mücadele verdiğim sürece bazen insan olmamdan kaynaklı bazen kadın olmamdan ve anne olmamdan kaynaklı aksamaların olabileceğini önce kendim kabul edip güçlü durmaya karar verdim. Şimdi doktora derslerime kucağımda çocuğumla giriyorum, aktif katılım sağlayamadığım da oluyor bazıları katı olsalar da hocalarımın çoğu anlayışla; sevgiyle karşılıyorlar ve destekliyorlar. Temennim o ki anlayışlı hocalarımız çoğalsın, hem akademideki hem işyerlerindeki imkanlar iyileştirilsin, mümkünse işyerlerine bebek oyun odaları konulsun. Son olarak istiyorum ki kadınların zorlukları gerçekten merak edilsin, sorulsun ve çözüm bulunsun ki böylece bizler de mücadeleye ayırdığımız enerjimizi daha fazla okumaya, daha fazla araştırmaya ve üretmeye ayırabilelim.

Alanı seçmek isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Öncelikle bu alanda iştiyakla çalışmayı sürdürüp sürdüremeyeceklerine olabildiğince erken karar versinler ve emin olsunlar. Tabi aslında bu tüm alanlar için de geçerli; sıkılmadan bıkmadan günlerce haftalarca bir konuya çalışmak başka türlü kolay olmayacaktır. İkinci olarak dil öğrenmek. Bunu ezberden söylemiyorum. Maalesef sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer deyimi hasebinde söylüyorum, ben erken halletmedim yüksek lisansa başlarken zar zor bir dil puanı alabilecek kadar kendim çalıştım, sonra da doğrudan İngilizce bölüme başlayarak yüzme bilmeden denize daldım. Fakat üstesinden geldiğimi düşünüyorum, çok şükür. Çok zorluk çektim, arkadaşlar çekmesin; dahası böyle bir risk de almasınlar. Yalnızca yüksek lisans yapıp bırakmayacak olanlar ise hem İngilizce hem Arapça iki dili de öğrenme niyetinde olmalılar, yoksa eksik kalır.

“İyi bir gözlemci olsunlar, insanların iktisadi davranışlarını, kararlarını, insanlar arası ekonomik ilişkileri, gündemi nasıl yorumladıklarını ve söylemlerini gözlemlesinler. Bu yeni bir sistem inşasında çok yetiştirici olacak ve kuşatıcı, bütüncül bir bakış açısı kazanmalarına imkân sağlayacaktır.”

Üçüncü önerim temel kavramlara iyi hâkim olsunlar, alanın terminolojisine hâkim olmak güçlü ve sağlam bir akademik temel olur. Son olarak bu alanda çalışan hocaları, alanın temel eserlerini, en çok yayın yapılan öne çıkan konuları bilsinler. Yani sadece önde gelen birkaç hoca ve kitap ismini kastetmiyorum; olabildiğince alanı kuşatacak şekilde olmalı bu alana yaklaşım. Aslında kitabın ötesinde de bir çok eylem, bir çok inşa bir veridir bizim için. Bir de iyi bir gözlemci olsunlar, insanların iktisadi davranışlarını, kararlarını, insanlar arası ekonomik ilişkileri, gündemi nasıl yorumladıklarını ve söylemlerini gözlemlesinler. Bu yeni bir sistem inşasında çok yetiştirici olacak ve kuşatıcı, bütüncül bir bakış açısı kazanmalarına imkân sağlayacaktır.

Maruf Vakfında “İslam İktisadı” üzerine bir program sürecinden geçtiniz. Bu programı sizden dinleyebilir miyiz? Programın amaçları neydi? İçerik olarak neleri kapsıyordu? Yeterliliğini ve verimliliğini değerlendirebilir misiniz?

Maruf Vakfındaki eğitim programı uzun vadeye yayılan zengin bir içerik ile planlanmıştır. Genel olarak kitap ve makalelerle edindiğimiz birikimleri bugünün meselelerini anlayıp yorumlamada bir temel olarak kullanmaya, geçmişle bugünün bağlantısını kurmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Program dahilinde İslam İktisat Düşünce Tarihi, İslam İktisat Felsefesi, Politik İktisat, Ahlak ve Ekonomi, Kuran Sünnet ve Ekonomi, İslam İktisadı Okumaları, Modern İktisat Okumaları, İslami ilimlere Giriş, İslam İktisadı Metodolojisi, Araştırma Yöntemleri gibi geniş yelpazede bir içerik mevcuttur. İktisat ve yakın alanlardan gelen öğrenciler İslami ilimler ağırlıklı ders ve çalışmalara; İslami ilimler çıkışlı öğrenciler ise iktisat ağırlıklı ders ve çalışmalara dahil edilmektedirler. 

Eğitim programımız bu sene itibariyle daha da genişletilmiş ve iki kademeye ayrılmıştır. Yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yönelik farklı içeriklere sahip dersler ve okumalar mevcuttur. Dersler ve okumaların özellikle yolun başında olup çok fazla okuması olmayanlar için oldukça nitelikli olduğunu söylemek isterim. Doktora seviyesi için ise daha ağırlıklı olarak müzakere, atölye çalışması, makale ve kitap değerlendirme gibi daha interaktif içeriklere sahip bir program hazırlanmıştır. Yüksek lisansta olan öğrenciler bursiyer, doktora seviyesinde olanlar ise resmi araştırmacı statüsünde kabul edilmektedir. Son olarak, dersler, okumalar, bazı sorumluluklar olsa da bu bursiyerlerden ve araştırmacılardan en birincil beklenti alana dair yeterli donanımın elde edilmesi ve düzenli olarak nitelikli akademik yayınlar çıkarılabilmesidir. 

Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Değerlendirmeleriniz, tavsiyeleriniz ve tecrübeleriniz alanda çalışmayı düşünen genç araştırmacı adayı arkadaşlarımız için çok istifadeli olacaktır.

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun