Anasayfa Araştırma İslami Finansın Küresel Merkezi Olma Yolunda Malezya

İslami Finansın Küresel Merkezi Olma Yolunda Malezya

by

Bu raporda Malezya’nın dünyadaki en gelişmiş İslami finans merkezlerinden biri olma serüvenine ışık tutulmaktadır. Amacımız sadece tarihin ve ilklerin izini sürmek olmayıp Malezya’daki kapsayıcı büyüme ve iktisadi ve toplumsal adalete yönelik hedefleri de belgelemektir. Rapor okunduğunda Malezyalı liderlerin ve Malezya halkının daha iyi ve daha istikrarlı bir finans sistemine sahip yüksek gelirli bir ulus olma konusundaki iradesi ve istekliliği görülebilir. Aynı zamanda bu rapor, Thomson L. Friedman’ın Thank You for Being Late—An Optimist’s Guide to Thriving in the Age of Accelerations başlıklı eserinden ilhamla eşitsizlik, iklim değişikliği ve dijital bozulma gibi ciddi küresel meselelere İslami finans bağlamında değinme fırsatı sunar.

Malezya’da İslami Finansın Doğuşu için Saikler

Malezya, 1957’de bağımsızlığını kazandığından bu yana bir dizi ekonomik dönüşüm geçirmiştir. Ülke, yıllar içinde sınırlı ürünlere oldukça bağımlı bir yapıdan evrilerek çeşitli ekonomik ve dönüşümsel planlar uygulamıştır. Başarı hikayesiyle zaman zaman Asya Kaplanı olarak adlandırılan Malezya, artık üst orta sınıf milletler arasında yer almaktan gurur duymaktadır. Ülke bugün Malay, Çinli ve Hintli olmak üzere farklı etnik gruplara ev sahipliği yapmaktadır. Maleyza, halkın uyum içinde yaşadığı, serbest seçimlere girdiği ve çeşitli iktisadi faaliyetlerde bulunduğu demokratik bir ülkedir. Şüphesiz Malezya’nın bu konuma gelmesi, bankacılık, sermaye piyasası, sigortacılık ve banka dışı finans kurumları da dahil yerli finans sisteminin her açıdan reformu ve ilerlemesi sayesindedir. Banka dışı finans kurumları verimli yatırımlara sermaye sağlama ve ticari işlemleri kolaylaştırmada önemli bir katalizor rolü üstlenmiştir. Bunun hikayesi Ang ve McKibbin’in (2007) çalışmasında görülebilir. Söz konusu çalışmada, finans sektörünün Malezya’da ekonomik büyümenin hayati bir unsuru olduğu gösterilmektedir. 1997-1998 Asya finans krizi ve 2007-2008 küresel finansal çöküş gibi bir takım aksiliklere rağmen Malezya ekonomisi başarıdan başarıya koşmuştur. Güçlü yerli talep ve sağlam finans sistemi sayesinde yaklaşık son yirmi yılda GSYİH büyümesi ortalama yüzde 5.5, reel kişi başı gelir artışı ise nerdeyse yüzde 6’yı bulmuştur. Malezya ekonomik başarıları için gururlanmakta yüzde yüz haklıdır. Bu veriler, sadece bölgedeki emsallerinin ortalamasını geçmekle kalmayıp bazı gelişmiş ülke ekonomilerinden de yüksektir. Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) Christine Lagarde’a göre Malezya’nın ekonomik refahında etkili olan faktörler, hükümetin yönetimi geliştirmek ve yozlaşmayla mücadele etmek, yüksek kaliteli eğitime yatırım yapmak ve kadınların işe katılımını artırmak yoluyla verimliliği yükseltme konusundaki üstün gayretidir. Bununla beraber Malezya halen uzun vadeli başarı yolunda kalıcı engellerle yüz yüzdedir. En başta, kilit endüstrilerde insan kaynağı eksiği, yabancı yatırım için yoğun bölgesel rekabet ve emtialardaki fiyat dalgalanmaları gelmektedir. Ancak belki de bunlar arasında en çok endişe verici olanı, ülkenin kendisini “orta sınıf çıkmazından” kurtarmak için uzun bir mücadelenin içinde bulmasıdır. Bu durgunluk tehdidinden kurtulmak Malezya için, Dünya Bankası’nın öngördüğü 2024 itibariyle üst gelir konumuna çıkma hedefine ulaşmanın tek yoludur. İktisadi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Malezya Ekonomik Kalkınma Birimi’nden Koen ve Rahuman’a (2016) göre Malezya’nın daha kapsayıcı ve dengeli büyümeyi teşvik etmeye ihtiyacı vardır. Geçmişimize şöyle bir bakıldığında görülecektir ki yapıcı çabalar, geliri artırıp mutlak yoksulluğu azaltmak isteyen hükümetin başlattığı Yeni Ekonomi Politikası ile başlamıştır. Pek çok girişim arasında bir ilk olan bu politikada amaç, dengeli ve kapsayıcı büyümeyi teşvik etmek ve halk arasındaki çekişmelere son vererek Malaylar ya da Bumiputera (yerli grup) ve Malay olmayanlar arasındaki artan gelir ve servet uçurumunu azaltmaktı. Diğer bir deyişle hedef, dengeli ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek (yani belli iktisadi fonksiyonlarla etnik özdeşleştirmeyi azaltmak) idi. Malesef Bumiputera’nın yüzde 30 ekonomik mülkiyeti gerçeklerden uzak bir hedefti. Uzmanların tahminine göre çoğunluğu Müslüman olan Bumiputera faize dayalı finansman imkanlarının (örneğin konvansiyonel kredilerin) yer aldığı politika altındaki ekonomik programlara iştirak etmekte isteksizdi. Borhan (2005)’da üstü kapalı bahsedilen bu tereddütler, Müslümanların İslami öğretilerle daha uyumlu alternatif işlemleri tercih etme eğiliminde açıkça görülmekteydi. Bunlar arasında malları fiyat farkıyla alıp satmak gibi işlemler yer alıyordu.

Buna cevaben hükümet öncelikle Malezya Hac Yönetimi ve Fon Kurulu ya da Tabung Haji’nin kuruluşunu önerdi. Bu kuruluş, ülkenin tasarruf ve yatırımının şeriat ilkelerine aykırı olmayan şekilde kullanımının bir öncüsü olacaktı. Ana fonksiyonu Malezya’daki Müslümanların ihtiyaçlarını yönetmek ve karşılamak olan Tabung Haji, Ağustos 1962’de kurulan ve ardından 30 Eylül 1963’de faaliyete başlayan Hacı Tasarrufları Kurumu’na dayanmaktaydı. Altı yıl sonra 1969’da bu kurum, 1951’den beri Penang’da faaliyet gösteren Hacı İşleri Ofisi ile birleşti. Bundan da Malezya 8 Yasaları, Hac Yönetimi ve Fon kurulu 1969 ve Hac Yönetimi ve Fon Kurulu A 168 Maddesi (Değişiklik 1973) altında Hac Yönetimi ve Fon Kurulu doğdu. Kırsal bölgelerde yaşayan Malayların çoğunun, nakiti yastık altında saklamak, kıymetli maden, sığır ya da arsa almak gibi geleneksel tasarruf çeşitlerini uyguladığı zamanlarda uygulanabilir, sürdürülebilir ve İslami mevduat türleri sağlama anlamında Tabung Haji’nin kuruluşu çok yerinde bir karardı. Sonuç olarak bu tür tasarruf türleri hem sermaye akışını kolaylaştırmıyor hem de tasarruf sahiplerine sermaye değeri açısından kayıp yaşatıyordu. Tabung Haji işlemleri de esasında belli koşullarda İslami bir bankanın işlemlerine benzemektedir. Mevduatlar emanet için vedia ya da faizsiz mevduat olarak düşünülmekte ve özsermaye yatırımı nerdeyse müşareke finansmanının aynısı olmaktadır (Çizakça, 2011). Yatırımdan gelen karlar işletme maliyetleri ve zekat çıkıldıktan sonra mevduat sahipleri arasında bonus olarak dağıtılmaktadır. Tabung Haji’ya ait Yönetilen Varlıklar yıllar içinde nerdeyse 20 milyar dolara ulaştı ve kuruluş, hükümete bağlı en büyük yatırım şirketlerinden biri oldu. Tabung Haji bugün sadece mevduat sahiplerinin fonlarını yönetmekle kalmayıp aynı zamanda iştirakleri yoluyla İslami Bankacılık ve tekafül de dahil farklı ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır. Tabung Haji, İslami finans için her zaman bir umut kaynağı olmuştur ve olmaya devam edecektir. İslami finans vizyonunun bir örneği olup risk paylaşımına dayalı finansmanın aslında uygulanabilir bir çözüm olduğunu açıkça göstermektedir.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

Kaynak: İKAM

Benzer Yazılar

Görüşlerinizi Paylaşabilirsiniz

    Mail Bültenimize Abone Olun